Diyetisyen Taylan Kümeli Women’s Style Türkiye Dergisine doğru bildiğimiz hataları ve psikolojinin diyet üzerinde ki etkisini anlattı.

Women’s Style: Kariyerinizde ki başarınızı her zaman görüyoruz. Kitaplarınız, verdiğiniz beslenme hizmetiniz, okul hayatınız ve niceleri… Bunların yanında sizi değiştiren dönüm noktanız oldu mu?


Taylan Kümeli: Evet! Beni değiştiren dönüm noktam oldu. 14 yıl çeşitli yerlerde, özel sağlık kuruluşlarında ve beslenmeye yönelik yerlerde çalıştım. En son çalıştığım hastane ben oldukça uzak bir mesafeye kongreye gönderdi. 1999 yılının 26 Mayıs’ıydı. En son kongre teklifini bana önerdikten sonra ki Ukrayna’dan yeni dönmüştüm. Bana Çin’de başka bir kongreye gitmem söylendi. Ve ben onun üzerine kendileri ile çalışamayacağımı ilettim. O gün benim zaten hayatımın dönüm noktasıydı. Bir gün sonrasında sabah yürüyüş yapmaya çıktım. Yürüyüş yaparken bir güzellik merkezinin önünden geçiyordum. İçeriye girdim. “Diyetisyeniniz var mı?” diye sordum. Onlar bana olmadığını söylediler. “O zaman sizlerle başlayabiliriz.” dedim. Ertesi gün çalışmaya başladım. O dönem kendi başıma her hangi bir kurum ya da kuruluşa bağlı olmadan çalışabileceğimi gösterdi. Ama tabi bunun için 14 yıl gibi mesleki tecrübe gerekiyordu. Benim için önemli bir unsurdu. Çünkü ben, bir kişinin bilgisinin olgunlaşmadan gerçek anlamda tam olmadan açığa vurmasına karşıyım. O yüzden 14 yıl tecrübe benim için artık yeterliydi. Orada bir dönem çalıştım. Sonrada kendi ofisimi açmak için işlemlere başladım. O benim hayatımın bence dönüm noktasıydı.
W.S: Beslenmemize ne kadar dikkat edersek edelim genetik sorunlara çözüm bulmamız mümkün mü?
T.K :Beslenmemize dikkat ettiğimiz zaman tabi ki de genetik faktörler işin içine girer. Aslında genetik faktörleri bilim şöyle bakıyor; %35 olarak etki var. Ama bunun dışında ailenin beslenme normları da çocuğun ilerleyen hayatına geçiyor. Örneğin aile zeytinyağlı seven bir aileyse çocuk ilerleyen yıllarda seviyor. Ya da üç öğün de beslenen bir aile ise çocuk o şekilde besleniyor. Ya da her masada pilav makarna varsa ve ya ekmek varsa çocuk beslenmesinde mutlaka onları arıyor. O genetik faktörlerin etkisini sosyal hayatında ki faktörlerde pekiştiriyor. Genetik faktörlerde ne önemli? Ailede insülin varsa tiroid varsa metabolik sendrom dediğimiz hastalık bütünü varsa ya da kanser varsa kişinin beslenmesini olumsuz yönde etkiliyor. Dolayısıyla, bunun çözmek elbette mümkün. Genetiğimizde bulunan rahatsızlığımızla çok doğru beslenme benimseyebiliriz.
W.S: Evde kendi sağlığımızı nasıl kontrol altına alabiliriz?
T.K: Aslında sağlığımızı kontrol altına almamız gereken nokta sadece ev değil. Sokakta da çalıştığımız ortamda ve sosyal çevremizde de sağlığımızın kontrol altında olmasının belirli normları ve standartları var. Uykumuza dikkat etmek, hijyenik koşullara uymak, doğru beslenmek, stresimizi doğru şekilde kontrol etmek, meditasyona önem vermek, daha olumlu ve daha pozitif şekilde hayata bakmak bunların aslında hepsi sağlığımızı kontrol etmenin bir parçası. Özellikle evde sağlığımızı nasıl kontrol edebiliriz? Diye baktığımızda; evimizin genel hijyenine dikkat ederek. Beslenmemizden, uykumuza, evin yapılanmasından, gelen ve giden kişilere kadar doğru bir hijyen stratejisini benimsersek evde sağlığımız ciddi anlamda korunmuş olur.

W.S: Beslenmede doğru bildiğimiz yanlışlar nelerdir?
T.K: Beslenme bilimi çok devinim bir bilimdir. Hiç değişmeyen bir bilim değil. Yıllar içersin de kendi içinde doğruları değişebiliyor. Hiç birimizin unutmamışı gereken şey; Bireysel faktörlerinde öncelikli olarak dikkat edilmesi gereken bir bilim olduğu beslenmeli. O yüzden de ben bunlara doğru bilinen yanlışlar demek yerine zaman içinde değişen doğrular diye bakmak istiyorum. Örneğin sabah limonlu su içmek kişiyi zayıflatır diye yanlış bilgi vardır. Öyle bir şey yok! Sabah içtiğiniz limonlu su midenizi mahvedersiniz. Dilimlenmiş limonlu su vücudunuzun yapısını alkaliye çevirirsiniz. Mesela yemek saatleri ile ilgili önemli bir şaibe vardır. Saat 19:00’dan sonra yemek yenilmemelidir. Önemli olan yemeği yediğiniz saatten ziyade yattığınız saattir. Siz 19:00’da yemeğinizi yiyip 19:05’te yatıyorsanız yine vücudunuz için negatif bir şey yapmış olursunuz. Dolayısıyla yemek saattiniz kaç olursa olsun. Yatış saatiniz daha önemlidir. Bir başka şey yemek öğünleri ile ilgilidir. Biz beslenme uzmanları 3 ana 4 ara öğünden söz ediyoruz. Ancak yenilenen beslenme bilgilerinde bu kişinin biyo – kimyasına göre farklılıklar gösterebilmektedir. Öğünler kimi zaman ikiye kimi zaman üçe düşürülebilmektedir. Ve ara öğün felsefesi kaldırılmaktadır. Mesela bir başka bilgi de çikolata sağlığa zararlıdır. Aslında her şeyin çok yenmesi zararlıdır. Özellikle bitter çikolata içinde ki kakao oranı çok yüksek şeker oranı düşüktür. Günde bir kare yenmesi hem kalp damar hastalıklarından korumakta hem de stres yönetimimizde bize antidepresan desteği sağlamaktadır. En çok bunları kullanıldığı için dile getirmek istedim. Merak eden okuyucularımız benim Youtube videolarımdan takip edebilir.

W.S: Sosyal medya ile aranız nasıl? Sosyal medya üzerinden tavsiye edilen diyetlere nasıl önlemler alınması gerekir?
T.K: Sosyal medya ile aram gayet iyi. Bundan yıllar önce yurt dışından arkadaşım gelip bana demişti ki “Yazılı basın ilerleyen yıllarda yerini sosyal medyaya bırakacak. Bu yüzden sosyal medya da doğru şekilde yer almak ve insanlara hitap etmek orada belirli strateji izlemek en doğru pazarlama ve sürdürülebilir olma yolu olacak Taylan” demişti. Kesinlikle katılıyorum. Ben onun sözünü dinleyip daha Türkiye’de henüz Facebook varken Twitter yeni yeni canlanıyorken ben hemen hemen bunların hepsinde doğru şekilde yer aldığıma inanıyorum. Facebook ve Twitter sayfamda çok ciddi takipçisi var. İnstagram aynı şekilde ve Pinterest’te doğru şekilde yerimiz var. Ama ben şuna çok inanıyorum. Bunu doğru kullanmak lazım. Dejenere olağan bir şekilde kullanmaya başladığınız anda zaten hangi mecrada olursanız olun siz kendi marka değerinizi zedelemeye başlarsınız. Oradan diyetler vermeyi prensip haline getirirseniz. Bu sakıncalı bir şey ama bunu dönemsel ve insanları uyararak doğru şekilde onları motive edici unsurlarla yardımcı olmaya çalışırsanız. Ama burada ehli kişilerin bu işleri yapması lazım.
W.S: Aşkın metabolizmayla bağlantısı var mı?
T.K: Aşkın elbette metabolizma ile bağlantısı var. Çünkü insanlar aşık oldukları zaman çok yüksek serotonin salgılıyorlar. Aşk neticesinde de oksitosin algılanıyor. Bunların ikisi de metabolizmanın hızlanmasına neden olan şeyler. Özellikle aşkın ilk 3 – 4 ayında iştahların çok fazla kesildiğini ve insanın yemek yemek istemediğini gözlemliyoruz. Bunun nedeni de kişinin duygu durumunda çok yüksek heyecana ve hazzı yemek değil de o duygusunu karşı cins tarafından tatmininden aldığını gözlemliyoruz. Aşk aslında kilo verme açısından pozitif bir şey. Ama aşk belli bir evreye geçtikten sonra ve kişinin rahat deyip yemek yememesini özellikle öneriyorum.

W.S: Dönemsel mutsuzluğumuz beslenmemizle alakası var mıdır?
T.K: Eğer kişinin yaşam amacı sadece yemek yemekse yemekle ilgili kısıtlaması varsa olabilir. Beslenme kişiyi mutlu eden ya da mutsuz eden bir unsur olmamalıdır. Beslenme bizim hayatımızı doğru şekilde idame etmeyi sağlayacak vücudumuzun bütünsel iyiliğini bir nebze ileriye götürebilecek aracıdır. Biz bunu kendi dünyamızda renklendirir ve zenginleştiririz. Sabah kahvaltısı, öğlen yemeği ve akşam yemeğini yerken bunu güzel şekilde hazırlamak, onun alışverişini yapmak, onu yerken sohbet etmek arkasından bize yararlı olduğuna inanmak sizin o yemeği yerken aldığınız mutluluğu arttıracaktır. Kişinin kilo problemi varsa yemeklerinde kısıtlama yapıyorsa o kişiye söylenecek şey yediklerinin devam ettiğinde ilerleyen günlerde kilolanması onu sadece mutsuzlaştırmayacak onu sağlıksızlaştıracaktır.

W.S: Psikolojik olarak zayıflamak ya da kilo almak mümkün müdür?
T.K: Ben şöyle örneklere rastladım. Bazı kişilere kilo aldığınızı söylediğiniz zaman kendisini şartlandırıp ciddi anlamda kilo vermesini hızlandırıyor. Bazı kişiler ise kendilerini çok kilolu görüyor. Hiçbir şey yemeyerek zayıflayabiliyor. Bazı kişilerde moral bozukluğunu yiyerek rahatlayacağına inanarak kilo alıyor. Haz ve gerçek anlamda tatmin duygusunu gerçek anlamda karıştırılmasıdır. Bir kişi kafasına koyduğunda psikolojik olarak zayıflamasına destek olur mu? Evet destek olur kesinlikle.

W.S: Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?
T.K: Gelecek projelerim hiçbir zaman bitmiyor. Bazen kendime şöyle soruyorum. Dinlensem mi? Sonra dönüp diyorum ki hayır! İnsan durduğu zaman yorulacak. Onu çok iyi biliyorum. Benim kendi karakterim açısından söylüyorum. Ben durduğum zaman yoruluyorum. Hareket ettiğim zaman hiç yorulmadığımı hissediyorum. Yeni projelerimiz şöyle; Bir kanalda “Taylan Kümeli’den Püf Lokmaları” adlı programımız var. Her gün beşer onar dakikalık püf lokmaları vereceğiz. Çokta güzel olacak. Yeni bir kitabım geliyor. Uzun süredir. Okuyarak alt yapısını hazırladım. Bence zayıflama konusunda yeni bir bakış açısı kazandıracak. Bir başka şey benim çok sevdiğim arkadaşım ile online şekilde bir eğitim programına başlayacağız. Bunun dışında beslenme ile ilgili belgesel oluşturuyoruz. Daha bir sürü projelerim var. Youtube kanalımıza devam ediyoruz. İnstagram üzerinden bilgilendirmeye devam ediyoruz.
W.S: En çok sevdiğiniz yemek ve tatlı ne(ler)dir? Diyet kaçamaklarınız oluyor mu?
T.K: Yoğurtlu semizotunu severim. Tatlı, ben tatlı pek yemem. Ama illa ki tatlı yiyeceksem Hataylıların kıtır kıtır kabak tatlısı vardır. O kabak tatlısından çok azıcık yerim. Son altı aydır hiç kaçamak yapmamaya çalışıyorum. Kaçamak değil de porsiyon tadımlık lezzetleri tadıyorum. Dışarıya çıktığımızda insanları rahatsız etmemek için her şeyden yiyorum. Ama minik minik yiyorum. O diyet süresinde baktığınızda bir kaçamak ama benim açımdan baktığınızda porsiyon kontrolü ile yenmiş normal bir menü oluyor. Bu şekilde yaptığımda gayette sağlıklı olduğumu hissediyorum.

W.S: Bir gününüzü anlatır mısınız?
T.K: Normalde sabah yürüyüş yapıyorum. Şu anda Bodrum’da bir günümü anlatıyorum. Sonra yüzüyorum. Danışanlarım ile belirli zaman aralıklarında görüşmeye başlıyorum. Evimizin işlerini yapıyorum. Burada destek olacak yardımcımız yok. Yemeğimizi hazırlıyorum. Akşam evimizdeysek oturup televizyon seyrediyoruz. Dışarıya çıkacaksak arkadaşlarımızla dışarıda yemek yiyoruz. Bu normal Bodrum günüm. İstanbul’da olduğumda gün içinde mutlaka iki saate yakın spor yapıyorum. Yine normal danışanlarımla olan görüşmelerim oluyor. Onun dışında evimizle ve bahçemizle ilgileniyorum. Mümkün oldukça fotoğraf çekmeye ve kitap okumaya ayırıyorum. Araştırmayı çok sevdiğim için internet üzerinden gelen makaleleri okuyorum. Mümkün olan zaman diliminde arkadaşlarımla sohbet, onlarla buluşma, sessiz ve sakin bol sporlu doğanın içinde sade ve doğru yaşam biçiminde olmaya çalışıyorum.
W.S: Tüketiciler organik ürün bulmakta zorlanıyor. Satılanlarda yüksek fiyattan alıcı buluyor. Kendi mutfağınızın yanında kendi bahçenizi de yaratmayı düşünür müsünüz?
T.K: Valla evet organik ürünler bulunmakta zorlanıyor. Artık her yerde semt pazarları var. Eğer insanlar semt pazarlarını takip ederlerse lokal üreticileri bulup onlardan her şeyi almaya çalışırlarsa çevre adına hepimiz çok doğru bir şey yapmış olacağız. Hem de daha ekonomik bir alım yapmış oluruz. Ben elimden geldiğince yaşadığım yerin yakınında ki lokal üreticilerden almaya çalışıyorum. Getiren büyük marketlerde de kendi içlerinde bölümler açılmaya başladı. Gurme başlığı altında lokal üreticilerin getirdiği ürünleri bulabiliyorsunuz. Süt grubu ürünlerinde de günlük süt alıp yoğurt yapmak gibi kefirinizi kendinizin mayalaması gibi ne kadar içsel üretime yönelirseniz çok iyi olur. Biz kendi bahçemizde bir bostan oluşturduk. İçinde domates, salatalık, biber karpuz ve patlıcan var. Bunlar şu anlık çok minik ölçüde ama büyük bir keyifle onlardan kendi mutfağımızda kahvaltımızı en azından tüketiyoruz. Herkese de bunu yapmasını öneriyorum.
W.S: Yazdığınız kitaplarınızın yanında diyet ajandası da yazar mısınız?
T.K: Yok ben yazdığım kitapların yanında diyet ajandası yapmam. Çünkü diyet ajandası yıllar önce İngiltere’de yine bir meslektaşımız tarafından yapıldı. Sonra başka bir arkadaşımız Türkiye’de kendi adı ile uyarladı. Ben daha yaratıcı şeyler yapmak istiyorum. Diyet ajandasını insanlar şu şekilde yapabilirler. Kendileri bir defter alırlar. Kendi çizgileriyle ve yaratıcılıklarıyla içine bir takım şeyler katarlar. Ajandanın sadece yıllarını değiştirip onu yansıtmak yaratıcılık değil. Biraz kopyacılık olur diye düşünüyorum. Ben sadece danışanlarıma şunu söylüyorum. Yediklerinizi, hareketlerinizi, içtiklerinizi, o gün ki psikolojinizi ve tuvalete çıkıp çıkmamanızı not alın. Bunlar sizin kendi günlüğünüz olsun.
W.S: Hayatta yaptığınız en çılgınca şey neydi?
T.K :Valla hayatta çok çılgınca şey yaptım ben Tibet’e çok gitmek istiyordum. Bundan yıllarca önce hiç kimseye söylemedim. Sonra Tibet’e gittim orada da Lhasa’da kalıyoruz. Bütün ayin yaptığı tapınak vardı. O tapınağa belli bir zaman diliminden sonra kadın girmesini istemiyorlar. Çünkü sadece tapınakta orada ki rahipler kalıyor. Ben izin alarak bir gece o tapınakta konakladım. Benim bence hayatımda yaptığım en çılgınca şey oydu. Sonra çocuğum beni aradı. “ Anne neredesin? Ne yapıyorsun?” diye kızım Tibet’teyim dediğim de çok şaşırmıştı.

Röportaj: Ecem Saral Duran