Kendi deyimiyle pamuklar içinde büyümedi. Yaşadıkları yüzünden güven duygusunu kaybettiği anlar oldu. Ama pes etmedi. 25 yıldır müzik sektöründe. Zeynep Mansur şimdi yeni single’ı ‘Tesadüfen’le karşımızda.
Hayatınız bir film olsa türü ne olurdu?
-Kesinlikle romantik komedi… Çünkü bu tarz filmleri çok seviyorum.
Babanız Mısırlı. Anneniz çocuk denilecek yaşta daha 14 yaşındayken evlenmiş… Ve siz dört yaşındayken Mısır’a döndüğü için onu görmeden büyüyorsunuz. Sonra babanızla görüştünüz mü?
-Bu konu biraz uzun ve karışık.
Annenizle yaşadığınız hayat, ayakta durma mücadelesi zorlu muydu?
-Biz kalabalık bir aileydik. Dede, anneanne, dört kardeş, anne, birlikte büyüdük. Pamuklar içinde büyüdüğümü söyleyemem. Ama en önemlisi, her zaman birlikte ve mutluyduk. Babasız büyüyen kız çocuklarının hep bir yanı eksik oluyor. “Nasıl?” diye sorarsanız, anlatmam çok zor. Bunun ne demek olduğunu, ancak babasız büyüyen kız çocukları anlar.
Peki bu yaşananlar erkeklere bakış ve güven konusunda neler yaşattı?
-Elbette aile olmak için, güven duygumu kaybettim. Gerçi, bu duygunun varlığını hissettirecek dürüstlükte birisiyle de karşılaşmadım. Belki, doğru adam karşıma çıksaydı, ezber bozup, benim farklı düşünmemi sağlayabilirdi.
“Çocukken elinde tarak ayna karşısında şarkı söylerdim” klişesi sizin de mi
hikayenizde var?
-Beş yaşımda anaokuluna gittim. Tek düşüncem, bir an önce büyüyüp, şarkıcı olmaktı. Gerçekten, o yaşta bile, kendimi, tüm çocuklardan farklı hissediyordum. Bir gün, bu işi yapacağımdan, adım kadar emindim. İlkokula başladığımda, hemen okul korosuna başladım. Sonra özel dersler. 17 yaşımda sahne sonrasında, albümler…
Şöhret umurumda değil
Yeni single’ınız ‘Tesadüfen’ çıktı. Neden albüm yerine yine bir single çıkarmayı seçtiniz?
-Bu benim tarzım. Çünkü şarkıların hepsine klip çekmek istiyorum. Ayrıca, 10 şarkı olunca, bazı şarkılara sıra gelmeden albüm eskimiş oluyor.
“Yaptığım işler müzik piyasasına birkaç basamak fazla geliyor” demişsiniz. O halde müzik tarzınızın diğerlerinden farkını nasıl anlatırsınız?
– Bunu müzikalite olarak söyledim. Hep cesur ve farklı işler yaptım. İlk günden beri en iyi müzisyenlerle çalıştım. Dolayısıyla, hiç eskimeyen aranjeler yaptım. Ayrıca, müzik benim için hep bir arayış oldu. Mesela, 2006’da ‘Sen Nasıl İstersen’ şarkımı yaptığımda house müzik pek denenen bir tarz değildi. Hatta, başta dinleyici ve radyolar yadırgadı ama sonra benimsediler. Dolayısıyla yaptıklarım hep zamanın ötesi işler olduğu için bir kaç basamak fazla geldi.
Yeni şarkınız ‘Tesadüfen’in hikayesi nedir?
-Söz müzik Soner Çınar’a ait. Yeni bir şarkı arayışına girdiğimde, Soner’e elindeki şarkıları dinlemek istediğimi söyledim. O da gece geç saatte bu şarkıyı yolladı. Arka arkaya on kez falan dinledim. Ritmi, sözleri çok hoşuma gitti. İki ay içinde tüm işi tamamladım.
Bu kadar popüler bir iş yaparken neden daha geride duruyorsunuz? Şöhretle ilgili derdiniz mi var?
-Şöhret umurumda değil. Beni çok mutlu eden bir iş yapıyorum. Tek derdim; şarkı söylemek, aşkla yaptığım işime devam etmek.
Müzikal olarak olmak istediğiniz yerde misiniz?
-Tam da istediğim noktadayım. Çünkü az önce bahsettiğim müzik yolculuğumdaki farklı şeyleri yapmak hep benim kararlarımla oldu. 25 yıldır bu işi yapıyorum. İki albümle kaybolan, binlerce insanın olduğu bu platform da uzun yıllar bu işi yapabilmek, çok da kolay bir iş değil.
Şarkınızda “hiç bir şey değil ki tesadüfen” diyorsunuz. Siz tesadüflere inanır mısınız?
-Pek inanmam ama doğru yerde, doğru zaman da bulunmanın önemini de yadsıyamam…
Vicdanı ve nezaketi olan biri bana cazip gelir
Şarkılarınızda genelde aşk acısı var. Mutlu aşk yok mudur?
-Vardır tabii de, ben pek karşılaşamadım kendisiyle. Ne demiş şair; “Seversin kavuşamazsın aşk olur.” Kavuşamama hali değil de, kavuşup, kıymet bilme hali çok daha kıymetli benim için. Çağımızın hastalığı bence kıymet bilmemek. Bir yandan da, çevremde gördüğüm aşklar, beynin ve kalbin tüm devrelerinin yanma hali. Boşuna dememişler ‘aşkın gözü kör’ diye.
Nasıl bir erkek ilginizi çeker?
-Dürüst, kendine güvenli, temiz, vicdanlı ve nezaketli… Ayrıca, sohbet edebilmeliyim. Birlikte, aynı şeylere gülebilmeliyiz. Bu özellikleri olan, ancak sohbet edemediğim birisinin, hiç bir kıymeti yok gözümde. Aslında, benim pusulam, vicdan ve nezaket. Bu ikisine sahip biri bana cazip gelir.
Peki tahammül edemediğiniz şey?
-Samimiyetsizlik, kabalık, yalan, riya… Bunları hissettiğim an hemen uzaklaşırım, o kişiye açıklama yapmayı dahi layık görmem.
Sadeliğin içindeki şıklıktan hoşlanıyorum
’Tesadüfen’le birlikte tarzınız daha da kadınsı oldu… Stilinizi nasıl anlatırsınız?
– Aslında kadınsı bulmanız giydiklerimden çok benim tavrım ve tarzımla ilgili sanırım. Stilim, günlük hayatta sade ve düz çizgilerden oluşuyor. Sadeliğin içindeki şıklıktan hoşlanıyorum. Sahnedeyse tam tersi… Son derece şaşaalı, ışıltılı olmayı seviyorum.
Sizi siz yapan anahtar parçalar neler?
-Olmazsa olmazım siyah hayat kurtaran elbiselerim. Günlük hayatta, beyaz, siyah tişörtlerim vazgeçilmezlerim ve çok yürüyüş yaptığım için spor kıyafetlerim.
Karşı koyamadığınız, almaya doyamadığınız şey?
-Tabii ayakkabı. Bu konuda gerçekten takıntılıyım. Sahne kıyafetlerimi hazırlarken önce ayakkabımı seçer, sonra kıyafet hazırlatırım.
Bu sezon mutlaka dolabımda olur dediğiniz parça?
-Jean ceket, tişört vazgeçilmezim.
Başardığım en zor şey; yaşamak
Bir günlüğüne kimin yerine geçmek isterdiniz?
– Geçmişte yaptığım hataları değiştirerek yeni bir ben olarak yaşardım. Ama “Prenses Diana”nın hayatını merak ederdim.
Düşünce okuyabilme yeteneğiniz olsa, kimi seçerdiniz?
-Eski sevgilimi!
En son ne öğrendiniz?
-Sevdiğin çok yakın bir arkadaşın arkandan nasıl iş çevirir onu öğrendim.
En sık söylediğiniz kelime?
-Teşekkür ederim; nezaketten öleceğim.
Sizden küçük olanlara hayat tecrübenizi aktarmanız gerekse, ne söylerdiniz?
-Anını yaşa. Bir dakika öncesine asla dönemeyeceksin. Yaşının kıymetini bil.
Başardığınız en zor şey?
-Yaşamak.
Röportaj: Hakan GENCE