Pop müziğinin yakışıklı ve başarılı ismi Cem Belevi, bu yaz çok iddialı… Sadece doğmak şans bana göre; gelişen her şey çok istemek, çok çalışmak ve hazır olmakla ilgili diyen Cem Belevi bu yaz her yerde dinlenmeye hazır! Nasıl mı?

Ressam bir anne ve piyanist bir babanın oğlusunuz. Aileniz sizi o yaşlardan itibaren yönlendirdi mi?
Küçük yaşlarda babam ve annem sayesinde sanatla tanıştım diyebilirim. Babam piyano çalmayı çok sever, annem ise resimle ilgilenir. Onların sanata olan ilgilerini görerek büyüdüm. Yedi yaşımdayken piyano çalmaya başladım, duyduğum her şeyi çalabiliyordum. 14 ve 15 yaşlarımdayken de gitar çalmaya başladım. Özellikle annemin istemesi ve ders almamla başlayan bu yolculuk, lise ve üniversite yıllardında devam edip, bana mesleğimi kazandırdı. Ailemin beni yönlendirdiklerini söyleyebilirim.
Londra’da ekonomi okuyup büyük bir şirkette çalışırken, Türkiye’ye dönüp müzik yapmaya karar verdiğiniz kırılma anı nasıl oldu?
Çok küçük yaşlardan beri müzikle iç içe olduğum için müziği bir meslek haline dönüştürüp yapma fikri bana o zamanlar biraz sıkıcı geliyordu açıkçası ve çok garanti olarak görmüyordum. Bu yüzden başka bir alanda okuyup çalışmak istedim. İngiltere’de gayet iyi bir şirkette çalışırken, birkaç ay sonra ruhumun bu işe yatkın olmadığını, ruhumun sahneleri ve müziğe ait olduğunu hissettiğim. Bir anda kendi bestelerime yoğunlaşıp albüm yapmaya, Türkiye’ye gelip müzik yolculuğuma başlamaya karar verdim.
Yaza iddialı yeni single’ınızla bir giriş yapacaksınız. Nasıl bir çalışma oldu?
‘7 Düvel’ adlı şarkıyla yaza merhaba diyeceğiz. Sözü ve müziği bana ait. Aranjesi Gürsel Çelik’e, klip yönetmenliği ise Murat Küçük’e ait bir şarkı. Ben hareketli şarkılarımda biraz dram anlatan, biraz dans ederken, hüzünlendiren şarkılar yapmayı seviyorum. ‘7 düvel’ de o tatta bir şarkı. Yazın her yerde insanların eğlenerek dinlerken aşkı ve aşk acısını da hatırlayacakları bir şarkı.

Güzel bir proje gelirse seve seve oyunculuk yaparım
Yıldız Tilbe’nin Yıldızlı Şarkılar albümünde de yer aldınız…
Benim için çok gurur ve onur vericiydi. Türkiye’nin en büyük bestecilerinden bir tanesinin albümünde, onun bir şarkısını yorumlamak tarif edilemeyecek kadar güzel bir duygu. ‘Aşkın İçinde Aşk Var’ şarkısını söyledim, aranjesi Selim Çaldıran’a ait. Şarkı çok sevildi. Herhalde bütün yaz her yerde bu şarkıyı dinleyeceğiz.
Dizi setlerini özlüyor musunuz? Sizi yeni bir projeyle ekranlarda tekrar görebilecek miyiz?
Açıkçası özlemiyorum desem yalan olur. Oyunculuğu da çok seviyorum. Daha önce çok severek yer aldığım projeler oldu. Ancak önümde bu yazı konserlerle geçireceğim bir dönem beni bekliyor. Belki yaz dönemi dönüşü içime sinen güzel bir proje gelirse tekrar seve seve dizi oyunculuğu da yaparım.
Hem oyunculuğu hem de müziği bir arada yürütebilmek ve başarılı olmak için sizce nasıl bir yol izlemek gerekiyor?
Bir kere seçici olmak en önemli şey… Çünkü sadece oyunculuk yapıyor olsaydım bu zamana kadar gelen birçok projede zaten yer almıştım. İnsanların üzerinde nasıl bir algı oluştururum diye bir kaygım olmadan ilerliyor olurdum. Ancak ikisini bir arada yapınca buna çok dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü müzikle ulaştığınız insanlara kendinizi sevdirmeniz çok önemli… Bu anlamda yer aldığınız dizi projeleri de biraz buna hizmet etmeli bence. İkisini bir arada götürmek o yüzden biraz daha zor.

Güzellik bile çok önemli bir kriter değil benim için
Hayatınızda size “şanslıyım” dedirtecek hangi gelişmeler oldu?
Şansın sadece doğmak olduğuna inanıyorum. Onun dışında gelişen her şey çok istemek, çok çalışmak ve hazır olmakla ilgili bana göre. O yüzden dönüp baktığımda şu konuda çok şanslıydım, o yüzden bu oldu diyebileceğim hiçbir şey yok. Her ne olmuşsa, ben onu ya çok istemişimdir, onun için ya çok çalışmışımdır ya da onun için artık hazırımdır.
Geçmişe gitme şansınız olsaydı, 15 yaşındaki Cem’e neler söylemek istersiniz?
Daha çok sev, daha çok iste, daha büyük düşün, daha büyük iste derdim herhalde. Çünkü aslında bugün elde ettiklerimi o yaşlarda istediklerime borçluyum. Keşke o yaşlara dönebilsem, daha büyük şeyler istemeye… Ve onun için çabalamayı, çabalamasını gerektiğini söylerdim. Çünkü gerçekten istediğin her şey olur.
Kadınlar size hayran.. Peki, siz nasıl bir kadına aşık olursunuz?
Aşık olma konusunda hiçbir zaman bir kriterim olmadı. Yani böyle giyinmelidir, şöyle bir teni olmalıdır, şöyle saç rengi, göz rengi olmalıdır falan asla… Hatta güzellik bile çok önemli bir kriter değil benim için. Çok güçlü bir titreşimin olması gerekiyor aşık olabilmem için… O kişinin çok güçlü bir enerjiye ve beni çeken auraya sahip olması gerekiyor.
Yakışıklı kişiler her zaman bir adım öne çıkıyor. Yakışıklı olmanın sadece avantajları mı var, hiç dezavantajları yok mu?
Avantajları oldu, ama dezavantajları da oldu… Çünkü eğer şarkı söylüyorsanız ve yakışıklıysanız insanların beklentisi sizden çok daha fazla oluyor. O yüzden eline gitarı alıp, her şarkıyı söyleyip, buna klip çekeyim, bunu çok sevdim, bu daha romantik diye ayıramıyorsunuz. Sizden her zaman daha dinamik, daha enerjik, daha dikkat çekici klipler ve şarkılar bekliyorlar. Oyunculukta da hep belli başlı karakterler geliyor. İnsanların da beklentileri o yönde oluyor. O sebepten avantaj gibi görünse de genelde dezavantaj bile oluyor. Mesela siz çok iyi bir oyuncu olsanız bile fiziğinizle o karakteri aldığınızı düşünebiliyor insanlar. O yüzden sizin oyunculuğunuza biraz daha önyargılı bakabiliyorlar.

Bir gün baba olmayı çok fazla istiyorum
En çok hangi özelliğinizle gurur duyuyorsunuz?
Mücadeleci ruhumla çok gurur duyuyorum. Çünkü iki alanda da bir şeyler yapabilmek ciddi özveri, fedakarlık ve emek gerektiriyor. Zaten bu çabayı gösterebilenler bu sektörlerde ayakta kalabiliyor.


Moda sizin için ne ifade ediyor?
Modanın bir şey ifade edebilmesi için bir stil sahibi olmak gerekiyor bana göre. Eğer kendinize ait bir stiliniz yoksa, moda sizin için bir rüzgar ve siz de o rüzgarda savrulan bir tekne olmuş oluyorsunuz. Kendi yönümüzü kendi stilimizi belirleyip modanın rüzgarını arkamıza aldığımız zaman bence çok daha şık oluyor.
Tarzınızı oluşturuken seçici misinizdir? Tercihiniz hangi parçalardan yana olur? Sahneye ve dışarıya çıkmak için hazırlanmanız uzun sürer mi
Markalar konusunda seçiciyimdir. Hep belirli başlı markalar ekseninde dönerim. Sahnedeki ve sosyal hayatımdaki tarzım tabii ki çok daha farklı… Sosyal hayatımda daha basic tarzda giyinmeyi seviyorum. Kış aylarında basic tarzda, yazın biraz daha desenli, İtalyan kumaşları tercih ediyorum. Sahnedeyse, genelde oradaki bütünlük benim için önemli… Hem dansçı arkadaşlarımla hem de sahnenin genel konseptiyle uyumlu giyiniyorum.
Kendinizde babanıza benzettiğiniz yönler var mı?
Fazlasıyla var. Müziğe olan yeteneğimi ondan aldığıma inanıyorum. Hem şarkı söyleyebilmek olsun, hem enstrüman çalabilmek olsun benzetiyorum. Sanırım onda da benim elde ettiğim imkanlar olsaymış o da bu mesleği yaparmış. Ya da ben de isteseymişim onun mesleğini yapabilirmişim gibi geliyor, çünkü hem ruhun hem fiziken çok fazla benzediğimi düşünüyorum.
Baba olmaya dair bir hayaliniz var mı? Sizce nasıl bir baba olursunuz?
Evet, bir gün baba olmayı çok fazla istiyorum. Hatta bir kızım, bir de oğlum olsun isterim. Baba olmak beni, hem onlara karşı hem hayata karşı hem de kendime karşı daha sorumlu, daha mutlu, daha da zengin hissettirecektir.
Sizce nasıl bir baba olursunuz?
Herhalde çok enerjik bir baba olurdum. Onlarla beraber oyun oynardım, onlarla beraber spor yapardım, zaten sporla büyürlerdi. Bu beni ede daha genç ve dinç tutar o yüzden baba olma fikri şahane geliyor bana.

Röportaj: Didem Yeniay
Fotoğraf: Burak Elmalı
Styling: Özgür Yüksel
Saç: Güney Aslan (Garage Hair Repair Studio Caddebostan)
Makyaj: Gizem Ergin
Mekan: The Galata Istanbul Hotel
Fotoğraf Asistanı: Benay Şahin