“İnsanların bana baktığı kadar, ben de onlara bakıyorum”

Oynadığı birbirinden farklı rollerle hafızalara kazınan yakışıklı oyuncu Gökhan Alkan son derece samimi, naif ve içten yapısıyla bizi çekim esnasında bir kez daha kendisine hayran bıraktı. Günlük hayatta dört duvar arasına sıkışmadan, hayatın her anlamda içinde olan yetenekli oyuncu son dönemde artan kadına şiddet olayların hakkında da çok duyarlı.

Women’s Style Türkiye: Otomotiv Mühendisliği alanında üniversite eğitimi almanıza rağmen sizi oyunculuğa iten ne oldu?
Gökhan Alkan: Oyunculuk hayatımda her zaman vardı. Çocukluktan süregelen içgüdüsel bir arzunun dışavurumunu yaşıyorum. Geçmişe dönüp bakınca, yaptıklarımı düşününce, bunu başka şekilde izah edemiyorum. İlkokul, lise ve üniversite yıllarında tiyatro ile amatör olarak ilgilendim. Üniversite ve sonrasında her şeyi bir kenara bırakıp hayalim için mücadele ettim ve ediyorum. Mutluluk süreçte deyip bu yolda olmaktan haz alıyorum.

W.S: Dizilerde farklı rollerde çok gördük sizi. En çok hangi rolle anıldığınız oldu?
G.A: Söylediğiniz gibi farklı karakterleri canlandırmaya özen gösteriyorum. Oyunculuk bir yelpazeyse o yelpazenin renklerini ne kadar fazla tutarsak salladıkça rüzgarı o denli kuvvetli, farklı ve tatlı olur diye düşünüyorum. Her yaptığım işten ve canlandırdığım karakterden zevk alıyorum. İçimdeki oyuncu canavarımı devamlı besliyor, motivasyonumu, enerjimi yüksek tutuyorum. Birilerinin hayal kurup üzerine konuştuğu, kağıda döktüğü bir karakteri ete kemiğe büründürüp, ruhunu vermeyi çok heyecan verici buluyorum. Bu bağlamda oynadığım bir rolü diğerinden ayıramam. İnsanlar hangi işimi ve canlandırdığım karakteri benimsemişse oradan anımsıyorlar. Fakat anımsanmaktan ziyade canlandırdığım bir kahramanın ismi o dönem doğan birçok bebeğe verildiği için gurur duyduğum ve mutlu olduğum Ali Asaf Denizoğlu’nun yeri bende ayrıdır.

W.S: Hayatınızda bir anda değişen bir şey oldu mu?
G.A: Her an değişen şeyler oluyor. Önce ben değişiyorum, deneyimliyorum, tecrübeleniyorum, gelişiyorum. Değişim ödün vermektir diye düşünüyorum. Bence bize bahşedilmiş bu hayat tamamen değişimden ibarettir.

W.S: Gelelim hayranlarınıza Sosyal medyada bir hayli takipçiniz var. Sosyal medya ile aranız nasıl?
G.A: Beni seven ve takip edenlere çok teşekkür ederim. Bu gezegendeki varlığımızın temelinde sevginin olduğunu düşünüyorum. Sevgiyi deneyimlemek bizi güçlü kılıyor ve olmak istediğimiz gibi biri yapıyor. Biz sevgimizi paylaşıyoruz ve çoğalıyoruz. Sosyal medya ile aram iyi olmadığı için sizin aracılığınızla bana desteğini hiçbir zaman esirgemeyen, yorumlarıyla besleyen, tenkitleriyle iyiliğim ve başarım için kamçılayan, bir anda trend topic yapabilen, yüzümüzü güldürenlere bir şey söylemek istiyorum; Sevgimiz karşılıklı. Varlığınız kuvvettir bana. İyi ki varsınız.

W.S: Kurduğunuz tiyatroyu yoğunluk sebebiyle kapattınız. Youtube üzerinden de olsa oyunculuk üzerine sohbet videoları çekmeyi düşündünüz mü?
G.A: Evet kapattım ama tiyatrodan kopmadım. Oyun okumaya, izlemeye devam ediyorum ve tekrar sahnede olmayı çok arzuluyorum. Umarım en kısa sürede salgınsız günlere kavuşuruz da tiyatrolarımız açılır. Tüm emekçiler gibi tiyatro emekçileri de çok zor durumda. Hiçbir yerde oyunculuk üzerine sohbet videoları çekmeyi düşünmüyorum. Ne kadar okursan oku, yazarsan yaz haddini bil yeter demişler. Bu yüzden ben öğrenci olmaya devam edeceğim. Oyunculuğun beni en heyecanlandıran yanı bu zaten; hiçbir zaman bir şeyi bildiğini iddia edemiyor oluşum. Kendimi her gün yeni bir sınavdan geçiriliyor gibi hissediyorum, üstelik dün bildiklerim bugün hiç işe yaramıyor.

W.S: Yakışıklı oyuncu olarak, karşı tarafın ilgisinden ya da sokaktaki bakışlardan sıkıldığınız oluyor mu?
G.A: İltifatınız için çok teşekkür ederim. Kesinlikle olmuyor. Ben hayatımı herkes gibi herkesle iç içe yaşayan biriyim. İnsanların bana baktığı kadar, ben de onlara bakıyorum. Dış dünya beni her zaman heyecanlandırıyor ve bana ilham oluyor. Dört duvar arasında yaşayıp büyük oyunculuk yapılabileceğine inanmıyorum. Hayat karşısında her zaman büyüleniyorum. Gözlerimin önünde akıp giden hayatı en ince ayrıntısına kadar gözlemliyorum. Bu büyülü dünyayı gözlemleyerek aldıklarımı, oyunculukla geri verdiğime inanıyorum. Bir nevi hırsızlık yani… O yüzden sorunuz çok hoşuma gitti. Teşekkür ederim.

W.S: Serseri, hırçın görüntünüz var. Sert bakışlarınızın altında romantik birisi misiniz? Hiç unutamadığınız romantik anınız oldu mu?
G.A: Romantiğim fakat dozunda. Hayatta her şey bir denge üzerine kuruludur. İlaç uygun dozda kullanıldığında iyileştirir ama fazla doz alındığında maazallah komaya sokar. Karşımdaki kadını komaya sokacak kadar romantik olmamaya özen gösteriyorum diyelim.

W.S: Önümüzdeki süreçte planladığınız projelerinizden bahseder misiniz?
G.A: Şu an kesinleşmiş bir projemiz yok. Müzik dinlemek, şarkı söylemek benim için en büyük terapilerden biri. Kim bilir belki bir gün toplu terapi yaparız.
W.S: Burcunuz nedir? Burçlara inanır mısınız?
G.A: Burcum yay. Galiba burçlara biraz inanıyorum.
W.S: Oynadığınız Yasak Elma dizisi başta olmak üzere pek çok projede son dönemde aldatma ve kadına şiddet konuları işleniyor. Ülkemizde son günlerde artan bu iki olay hakkında düşünceleriniz nedir?
G.A: Hayranlıkla izlediğim bir oyuncu olan Meryl Streep bir konuşmasında şöyle demişti “Saygısızlık saygısızlığı çağırır. Şiddet şiddeti körükler. Güçlü olanlar mevkilerini başkalarını ezmek için kullanırsa hepimiz kaybederiz.” Ben çok güçlü kadınların ellerinde büyüdüm. Annem de, anneannem de kendi kaderlerini tayin eden rol model kadınlar oldular. Her zaman bağımsız ve güçlü oldular. Ailemdeki erkeklerin kadınlara nasıl arka çıktıklarına, kararlarına nasıl destek olduklarına küçük yaşlarımdan beri şahit oldum. Bu anlamda kendimi çok şanslı hissediyorum. Aile içinde mutlu olmanın öncelikle kadının mutluluğundan geçtiğini biliyorum. Feminizmin sadece mikrofonlar uzatılınca savunulacak bir mesele olmadığının çok farkındayım. Bu bağlamda bir kadın dergisinin ilk erkek kapağı olmaktan da onur duyuyorum. Bütün dünya ve özellikle bizim sektörümüz kadına sahip olduğu gücü hatırlatma eğiliminde iken, bunda az da olsa payımın olmasından dolayı çok mutluyum.

W.S: Salgın sürecinde en çok neyi veya neyi yapmayı özlediniz? Covid-19 salgını tehlikesi geçtikten sonra ilk özgürce ………………… yaparım dediğiniz şey nedir?
G.A: Özgürce gezmeyi özledim. Yolculuk yapmak, yeni yerler görmek, müzelere gitmek, ören yerlerinde geçmişin izlerine bakmak, gezerken okumak, öğrenmek, sokaklarda kaybolmak, oranın özgün yemeklerini tatmak, yeni insanlarla ve kültürleriyle tanışmak.

W.S: Modayla aranız nasıl? Kıyafetlerinizi kendiniz mi seçersiniz yoksa sevgilinizden ya da stilistinizden yardım alır mısınız?
G.A: Modanın gücünü yadsımıyorum ve elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Giydiklerimizin ruh halimiz hakkında ne çok şey söylediğinin farkındayım. Galiba nasıl hissettiğimizi açık etmede en dolaysız aracımız, kıyafetlerimiz. Önemli bir toplantı veya görüşme öncesi kendimi güçlü ve tavizsiz hissetmeyi seviyorum. Bu yüzden takım elbisenin bugüne kadar keşfedilmiş en harika şey olduğunu düşünüyorum. Beyaz gömleğin de öyle… Ama ıssız bir adaya düşsem bir eşofmanla idare edebilirdim.

W.S: Aşk yaşarken en çok nelere dikkat edersiniz? En kırılgan noktanız nedir?
G.A: Aşk ile dikkat etmeyi aynı cümle içinde kullanmayı hayal bile edemiyorum. Vitesi boşa almışken duvara toslamamaya nasıl dikkat edebilirim ki? Galiba bütün mesele vitesi boşa almaya cesaret edebilmekte. Ama tek bir tarafın cesareti yetmez. Çarpışmadan her iki tarafın da korkmuyor olması lazım. Birbirine doğru son sürat giderken, çarpışma da, kırılganlık da aşka dair oluyor. Yani kazaya. Yani iki taraflı cesarete dairdir.

Röportaj: Ecem Saral @eechemmm
Koordinatör: Ömrüm Tolga Çolak @omrumtolgacolak
Fotoğraf: Tunca Sarışen @tuncasarisen
Styling: Irmak Özdener @irmakozdener
Makyaj&Saç: Burak Mert Aydın @burak.mert.aydnn
Fotoğraf Asistanı: Tezcan Ataroğlu @tezcanataroğlu
Video: Ekremcan Bulut @ekremcanbulur
Mekan: The Ritz Carlton Hotel Istanbul