Güzel oyuncu Merve Çağıran oyunculuk kariyeri ile adından söz ettiriyor. İleriki dönemlerde bizi yapacağı düetlerle de şaşırtacak gibi görünüyor.
Röportaj & Yayın Yönetmeni: Ecem Saral @eceminsectikleri
Fotoğraf : Zeki Akıllı @zekakll
Fotoğraf Asist.: Hüseyin Murat Taş @huseyinmurattas & Ulaş Abdioğlu @ulasjournal
Saç & Makyaj: Mesut Özuzun @mesut.ozuzun
Saç Makyaj Asist.: GulidaTurdiboyeva @gulida_turdiboyeva
Styling : Ela Bahçeci @elaa_stylee
Styling Asist.: Meltem Özgüner @meltemozguner & Deniz Soysal @deniizsoysal
Women’s Style Türkiye: Hatay’da dizin çekiliyor. Dizide karakterin ile gerçek Merve arasında nasıl bir uyum var?
Merve Çağıran: Hande’yle benzeyen hisleri herkesin olabilir ama uygulama şekli kesinlikle bana çok zıt. Ben başından beri böyle tepkiler vermez ve böyle farkındalıksız davranmazdım. Hande gibi takıntılarım olmadı hiç. Olmasın da zaten 😊 Hande’nin mutlu ve sağlıklı olabilmesi için kendine döndüğü bir tedavi süreci ve değiştirdiği bir yolunun olması gerek.
W.S.: Yeni imajını nasıl yorumlarsın?
M.Ç.: Senaryo gereği böyle bir değişikliğe gittik. Ama saçlarımın da işlemlerden dolayı sağlıklı bir yanı kalmamıştı zaten ben çok sevdim. Bazen uzun saçı çok özlüyorum ama hemen geçiyor. Bu modeli de hiç denememek istemezdim.
W.S.: İşin gereği hep evinden uzak kalıyorsun. Evinde olduğun zamanlarda nasıl vakit geçirirsin? Mesela yemek yapar mısın?
M.Ç.: Karantinada evde vakit geçirme şeklim biraz değişmişti zaten. Temizlik ve yemek daha önemli hale geldi. Ama şu anda da devam eden olumlu yönleri var. Hala temizliğe daha odaklıyım. Evde genel olarak arkadaşlarımla vakit geçirmekten, yalnızsam da yazmaktan, dinlemekten ve okumaktan keyif alıyorum. Bir de kendim için yemek hazırladığımda iyi hissederim. Bazen de müzik sisteminin başında denemeler yapıp saçmalamaktan…
W.S.: Bize bilmediğimiz bir özelliğini söyler misin?
M.Ç.: Misofonim var 😊Özellikle ağızdan çıkan ve tekrar eden şapırtı gibi seslere ve sakız çiğnenmesine tahammül edemiyorum. Maalesef bu rahatsızlığın yeterince farkına varılmıyor ve şımarıklık gibi görülebiliyor hala. Ama çok yazı ve yorum okudum bu konuda ve gerçekten kişinin iradesinde olan bir şey değil.
W.S.: Oyunculukta seni en çok ne zorluyor?
M.Ç.: Uzun çalışma saatleri hepimizi zorluyor. Bunun içine beklemek de giriyor tabi. Ama mental anlamda şunu söyleyebilirim, bazı sabahlar uyandığımda özellikle saat çok erkense sadece kendim olmak istiyorum. Başka duygu durumlarına girmek içimden gelmiyor. Bunu yapmayı çok sevmeme rağmen bazı anlarda böyle hissedebiliyorum.
W.S.: Hayatın bir kitap haline gelseydi; ismini ne yazmak isterdin?
M.Ç.: Bir hayat işte 😊
W.S.: Takıntılı mısın?
M.Ç.: Hayır değilim. Yani aslında bir şeye takıldığımda gereksiz olduğunu fark edip kontrol edebiliyorum artık. Tabii ki gerçek bir üzüntüden bahsetmiyorum o takıntı değil.
W.S.: Şarkı söylemeyi sevdiğini duyduk. Bunu bir düet ile taçlandırmak ister misin?
M.Ç.: Çok çok seviyorum ama dizi setlerindeyken buna kaliteli zaman ayıramıyorum yani aranjeye ve bestelere. Bestelerimden biri Cem Adrian’ın sesine ve tarzına o kadar uygun ki onunla düet yapmak isterim.
W.S.: Aşk yaşadığın zaman gizlemekten yana mı olursun yoksa herkese söyler misin? Romantik misin? Sence aşkın gözü kör müdür?
M.Ç.: Hayır gizleme gereği duymam. Neden gizliyim ki? Romantik miyim bilmiyorum ama çabalı ve klişe romantizmden hoşlanmam. Anlık şeyler benim için daha romantik. Aşkın gözü kördür diyemem ama her insanı tanırken hemen çözsek ve gizemini yitirse hiç eğlenceli olmaz.
W.S.: Sosyal medya ile aran nasıl?
M.Ç.: Bu ara biraz limoniyiz. Bilmiyorum bu sıralar çok ilgilenemiyorum ama dönerim yakında. Sürekli twitter’da gündem okumaktan instagram’a giremiyorum.
W.S.: Sana özel hazırladığımız 1950-60’lar konseptini nasıl buldun? Ruhuna yakın geldi mi?
M.Ç.: Gördüğümde çok mutlu oldum. Sürekli annemin dolabını karıştıran biri olarak… Çok seviyorum o ruhu.