ONU DAHA ÇOK SERT KARAKTERLERİ CANLANDIRIRKEN GÖRDÜK.AMA TOLGA AKMAN ARTIK FARKLI ROLLERLE DE KENDİSİNİ İSPAT ETMEK İSTİYOR VE YENİ PROJELERİNDE KOMEDİ ROLLERDE YER ALMAK İSTEDİĞİNİ BELİRİYOR.
Women’s Style Türkiye : Kariyerinize nasıl başladınız? Hikâyeniz nedir?
Tolga Akman : 1999 yılında çocukluğumun da geçtiği Sarıyer’de bir çocuk oyunuyla başladım tiyatroya. Okul tiyatroları, üniversite derken takip eden yıllarda kendimi profesyonel olarak sahnede buldum. 2007 yılında, uzun süre çabaladıktan sonra ilk kez bir reklam filminde rol aldım. Hemen ardından Menekşe ile Halil dizisinde bir karakter için Audition verdim ve oldu. Sonrasında da neredeyse her sene dizi yaptım. Tekrar 1999 yılına dönersek, o dönemlerde Cine5 vardı hatırlarsanız. Sadece filmleri değil, aylık dergisinden gün ve saatlerine bakıp filmlerin kamera arkalarını da izlerdim. İçerisinde olmak istediğim yerin setler, yapmak istediğim şeyin oyunculuk olduğuna o zamanlar karar vermiştim.
Women’s Style Türkiye : Oyunculuk insanın hayatını ne kadar ölçüde değiştirebilir?
T.A.: Bu kişiden kişiye değişir. Kiminin hayatında bir twist yaratırken kimininse hayatı olduğu gibi devam eder. Benimki ikincisi. Öyle çok büyük değişimler yaratmadı hayatımda. Yalnızca ekranda görünmek tanınırlığımı arttırdı, o kadar.
W.S. : Oyuncular dizi sürelerinin uzunluğundan şikayet ederken, günlük dizinin avantajları ve dezavantajlarından bahseder misiniz?
T.A.: Yayın hayatına devam etme olasılığı haftalık işlerden daha uzun soluklu olabiliyor. Avantaj olarak yalnızca bunu söyleyebilirim. Dezavantajıysa çekim temposunun hayli yüksek oluşu. Yani epey yorucu olabiliyor set. Şimdiye kadar üç günlük dizi yaptım. İşin mantığını kavrayıp çalışma şekline ayak uydurduktan sonra işler biraz daha kolaylaşıyor.
W.S. : Hobileriniz nelerdir?
T.A.: Bitkilerimle ilgilenmek. Toprakla ilgili olan her şey bana çok iyi geliyor. Bir de, hobi olarak sayabilir miyiz bilmiyorum ama dizi ve film izlemek.
W.S. : Muhteşem Yüzyıl gibi birçok önemli projelerde yer aldınız. En çok hangi rolde zorlandınız?
T.A.: Muhteşem Yüzyıl’da zorlanmıştım aslında. Tarihte var olan birini canlandırmak öyle göründüğü kadar kolay değilmiş. Öncesinde epey araştırma yapıp sete öyle çıkmıştım gerçi ama yine de gergin bir durum. Bir de Melekler Korusun’da Hümeyra ve Göç Zamanı’nda Vahide Perçin’le karşılıklı oynarken çok gerilmiştim. Küçüktüm tabi, onun da etkisi vardır muhakkak. Şimdi olsa en azından heyecanımı kontrol edebilirdim ama o zamanlar o sahneleri çekerken kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu.
W.S. : Evde kaldığımız bu günlerde mutfakla aranız nasıl? Youtube kanalınızda ekmek yaptığınız gördük. Normal hayatınızda da mutfağa girip yemek hazırlar mısınız?
T.A.: Mutfakla aram oldukça iyidir. Dışardan eve çok sık yemek söylemem. Kendi yemeğimi kendim yaparım. Özellikle de yeni şeyler denemeyi çok severim. Madem keyif alıyorum, o zaman bu karantina sürecimdeki yemek serüvenimi neden videolara çekip insanlarla paylaşmayayım dedim ve YouTube’da böyle bir işe kalkıştım.
W.S. : Sizi genellikle sert karakterlerde izledik. Bir romantik komedide oynamayı düşünür müsünüz?
T.A.: Türkiye’deki dizilerde hangi rolde sevilirseniz size sonraki projelerde genellikle benzer karakterler gelir. Kariyerim de ki sert karakterlerin fazla oluşunun sebebi bu. Yeni şeyler denemek, özellikle de komedi yapmak istiyorum.
W.S. : Sporla aranız nasıl? Yoğun çalışma temponuzdan spor yapmaya vakit ayırabiliyor musunuz?
T.A.: Ne çok iyi ne çok kötü. Zaman buldukça yapabiliyorum. Set temposundan pek fırsat bulamasam da zaman yaratmaya gayret ediyorum.
W.S. : Karşınızda zaman makinesi var; hangi dönemde, hangi şehre ışınlanmak isterdiniz?
T.A.: 70’ler sanırım. O dönemde herhangi bir yerde olmayı çok isterdim.
W.S. : Bir süper kahramansınız; hangi özel güce olmak isterdiniz?
T.A.: Işınlanma gücüm olsa hiç fena olmazdı. Ama yalnızca şehir içi ulaşımda kullanırdım. Uzun yola çıktığımda çok gerekmedikçe kullanmazdım. Onun keyfi bir başka çünkü.
Röportaj: Banu Aygün