GENCECİK, PIRIL PIRIL, EĞİTİMLİ, YETENEKLİ HATTA KISACA ‘ÇİÇEK GİBİ’ TABİRİNİN TAM KARŞILIĞI PELİN ULUKSAR. NO.309’UN GELECEK VADEDEN NERGİS’İNİ RADARIMIZA ALDIK.

23 yaşında, ilk dizi projesiyle kendini kanıtlayıp bir adım öne geçenlerden Pelin Uluksar. Küçüklüğünden itibaren almadığı eğitim kalmamış. Bale, resim, şan… Şu sıra hem konservatuar eğitimine devam ediyor hem de ustalarla birlikte rol aldığı dizisinde büyük tecrübeler kazandığını söylüyor. Yeni nesil gibi hayal dünyasında da yaşamıyor. Ayakları yere basan hedefler üzerine kuruyor hayatını. Konu güzelliğe geldiğindeyse “Her şey kendini sevmekle başlıyor,” diyor. Yaşamının her anında önce bu felsefeye inanan Pelin Uluksar’ı daha uzun yıllar dev projelerde izlemek için sabırsızlanıyoruz.

No.309 sezona devam ediyor, bu sezon bizi neler bekliyor?
Tek başına üç kız çocuğunu zorluklarla ve büyük bir özveriyle büyüten fedakar bir annenin hayırsız olarak gördüğü eşinin, yani çocuklarının babasının yıllar sonra karşısına çıkmasıyla başlıyor yeni sezon. Babasız büyüyen üç kızın bu karşılaşmadan sonra yaşadığı olaylarla renkli ve eğlenceli bir sezon olacak diyebilirim.

Nergis karakteri size neler öğretti?
No.309 ilk projem. Elbette büyük bir deneyim ve tecrübe kazanıyorum.

Bize biraz da setinizi anlatsanız…
Kahkahanın eksik olmadığı bir set. Oyuncu kadrosundan yönetmenimize, yapımdan kamera arkasına, a’dan z’ye çok şanslıyız. Hem çalışıyor hem eğleniyoruz.

Sumru Yavrucuk ve Erdal Özyağcılar gibi ustalarla aynı settesiniz…
İlk projemde; çocukluğumdan beri hayran olduğum oyuncularla birlikte olmak, elbette büyük bir ayrıcalık. Bu yönden kendimi çok şanslı hissediyorum. Eğitim sürecinde aldığınız bilgileri sahada, hele de profesyonel sanatçılarla deneyimlemek çok fazla şey öğretiyor.

Ben cümleye oyunculuk diyerek başlasam siz nasıl devam edersiniz?
Oyunculuk yaşamın her alanıyla sanata yansımasıdır.

Oyunculuk dışında bilmediğimiz yetenekleriniz var mı?
Sesimin iyi olduğunu söylüyorlar, ben de şarkı söylemeyi çok severim diyebilirim.

Kariyer bir hedef mi yoksa yolculuğun kendisi mi?
Kariyer yolculuğun kendisi. Bu yolda da kendinize hedefler koyarak yolu güzelleştirebilirsiniz.

Oyunculukta sizi en çok ne korkutur?
Hangi konuda olursa olsun, bana göre başarı; kendini sürekli geliştirmektir. Ben de oyunculukta kendimi yenileyememekten korkarım.

Oyuncu olana kadar hangi yollardan geçip, nelerin hayalini kurdunuz?
Tüm içtenliğimle şunu söyleyebilirim ki hayattaki en büyük destekçilerim annem ve babam. Attığım her adımda yanımda oldular, bana ve başarabileceklerime inandılar. Kendimi bu yüzden çok şanslı hissediyorum. Sanata değer veren bir ailem var. Beni de çok küçük yaştan itibaren sanata yönlendirdiler. Düzenli olarak tiyatro, bale ve opera temsillerine giderdik. Sahneden çok etkileniyordum ve hep sahnede olmayı hayal ediyordum. Küçük yaştan itibaren resim, müzik ve bale eğitimi aldım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda şan eğitimi, Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda tiyatro ve diksiyon eğitimi aldım. Şimdi de Yeditepe Üniversitesi’nde burslu olarak tiyatro okuyorum. Merve Taşkan’dan da oyunculuk dersleri almaya başladım.

Bu sezon gündemde başka projeler var mı?
Açıkçası birkaç proje gündeme geldi ama No.309’un devam kararı almasının ardından diğer projeler üzerinde düşünmedik. Belki yakında bir sinema sürprizi olabilir.

Hayatınızın filmleri hangileri?
Guguk Kuşu, Esaretin Bedeli, Le Parfume, Arzu Tramvayı, Hayat Güzeldir, Piyanist, Geleceğe Dönüş, Cennet Sineması, Bir Rüya için ağıt, Schindler’in Listesi diyeyim. Ama bu liste daha çok uzar.

Kafanızda kurduğunuz anlar mutlaka birebir hayata geçmeli mi, yoksa olmadığı zaman bunları içinde büyütür müsünüz?
İnsanın gerçekten isteyip, inanıp yapamayacağı hiçbir şey olmadığını düşünüyorum ama buna da bir realist olarak bakıyorum. Hayal dünyasında kurduğumuz, gün içinde beklediğimiz her şeyin gerçekleşmesinin mümkün olamayacağını biliyorum. Anlar yerine daha büyük noktalara ideallere odaklanmayı daha mantıklı buluyorum. Çalışmalarımı ve tercihlerimi bu yönde yoğunlaştırıyorum. Olmadığı zaman da içimde büyütmeyip eksikliğimin nerde olduğuna bakarım.

Nasıl bir yaşam şekliniz var?
Son bir senedir ev ve set dışında pek farklı bir yaşam şeklim olduğunu söyleyemem. Zaten çok nadir gece çıkardım. Ev yaşantısını seviyorum. Arkadaşlarımla da evde vakit geçirmeye çalışıyorum. Vakit buldukça da tatile gitmeye çalışıyorum.

Asla değiştiremeyeceğiniz bir özelliğiniz var mı?
Günde dört saat ya da altı saat uyuyup bununla dinç olan insanlar var ya… Ben onlara çok özeniyorum. Çünkü uykuyu çok seviyorum ve bunu değiştirebileceğimi sanmıyorum.

Sıklıkla kendinizle ilgili yargılara vardığınız oluyor mu?
Kimin olmaz ki? Zaten olmayan da bir sorun olabilir, diye düşünüyorum. Çok düşünür, kendimi sorgularım. Bazen bundan yoruluyorum.

Ben size müzik desem siz bana ne dersiniz?
En sevdiklerimden Brahms-Hungarian Dance mesela! Hatta bu şarkı beni fazlasıyla duygusallaştırır. Klasik müziğin etkisine kapılıp hayal kurmayı seviyorum. Hareketlenmek istediğimde lounge müziğe dönüyorum.

Peki, ben size seslendirme desem siz bana ne dersiniz?
Seslendirme sanatı çok önemli ve bu konuda çok iyi sanatçılarımız var. Çok saygı duyuyorum. Ve evet seslendirme yapmak da hayallerimin arasında.

Akşam yatmadan önce nelerin hayali var şu sıra aklınızda?
Kafamı yastığa koyduğum an şükrediyorum, ardından günün muhasebesini yapıyorum. Kariyer odaklı hayallerim var, onları düşünüyorum.

Boş vakitten ne anlıyorsunuz?
Set ve uyku dışında kalan zamandır benim için. Şimdilik bir hayal olsa da mesela bir kase dondurmayla sabahtan akşama kadar film izleyebildiğim, kahvemi alıp dergileri karıştırabildiğim, kitabımla yatağımda uzandığım zamanlar… Bir zamanlar benim de vardı böyle anlarım, hatırlıyorum. Çok güzel oluyor herkese tavsiye ederim.

Dakik biri misiniz?
Söz verdiğim yerde ve saatte olmaya çalışırım. Ve genelde buna uyarım. Sete asla geç kalmam, bu konuda çok disiplinliyimdir. Bunun dışında toplantılar, çekimler veya arkadaşlarımla görüşeceğim zaman da aynı hassasiyeti gösteririm.

Size güzel şeyler hatırlatan kokular hangileri?
Anne kokusu, kahve kokusu, yağmurdan sonra gelen toprak kokusu, orman ve meyve kokusu…

Modayı ne kadar yakından takip ediyorsunuz?
Elbette günün trendlerini izliyorum. Ama sonuçta yine trend çizgilerinden hareketle kendime yakışanı giyiyorum. Ne diyorduk, moda insanın kendine yakışına giymesi değil miydi?

Hayatınızın ne kadarını giyinmek ve alışveriş için harcıyorsunuz?
Saatler sürecek bir alışveriş yapma şansım zaten yok. Ama yine de zaman ayırmayı severim.

Stilinizin vazgeçilmez üç kuralı ne?
Her zaman bakımlı, doğal, rahat kal!

Peki, tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Ortama uyum sağlayan, diyebiliriz. Şaka bir yana casual chic bir dolabım var. Özellikle jean’ler ve deri ceketler dolabımda büyük bir alan kaplıyor.

Kombinlerinizi tamamlayan en önemli aksesuar hangisi?
Bence saç! Saçın yarattığı etkiyi hiçbir aksesuar yaratamaz. Ardından göze batmayacak bir küpe ve kolye diyebilirim.

Vazgeçemediğiniz alışveriş duraklarınız nereler?
Evime yakın olduğundan ve aradığım her şeyi bulabildiğimden Bağdat Caddesi. Ama son bir yıldır daha çok internetten alışveriş yapıyorum. Sonuçta zamandan büyük tasarruf sağlıyor.

Bugüne kadar aldığınız en iyi ve en kötü güzellik tavsiyeleri neler?
Her tavsiyeyi uygulamam. Bu yüzden kötü bir güzellik deneyimim yok. İyisi ise evrensel bir uygulama! Makyajımı çıkarmadan asla uyumam ve mutlaka cildimi nemlendiririm.

Spor, sağlıklı yaşam, diyet! Ne kadar yakınsınız bu kelimelere?
Hayatımda bir diyet yok ama beslenmeme dikkat ederim. Zaten organik ve doğal beslenme felsefesinde olan bir anneniz varsa mecbur sağlıklı besleniyorsunuz. Setten vakit bulduğumda mutlaka spora gidiyorum. Kendimi daha iyi ve dinç hissetmeme yardımcı oluyor.

Sizin için bakımlı olmanın tarifi nedir? Ya da kendinizi iyi hissetmek için neler yapıyorsunuz?
Güzelliğin her şeyden önce içten gelen bir şey olduğuna inanıyorum. Her şey önce kendini sevmekle başlıyor.

Herkesin bir aşk tanımı var, sizinki nedir?
Benim aşk tanımım sen ve ben değil ‘biz’ olmak. Bunu yakalamak çok zor, yakalandığında ise çok değerli… İyisiyle, kötüsüyle yaşananları ve her türlü zorluğu bir olup, biz olup karşılamak galiba.

İlişkilerde sürprizli, romantik, gerçekçi… hangisi size daha yakın?
Hepsinden var aslında. Hem gerçekçi hem de romantiğim. Sürprizleri kim sevmez ki?

Röportaj: Leyla Bilgin