‘Meryem’ dizisinde canlandırdığı ‘Güçlü’ rolüyle bu sezon ekranın dikkat çekenleri arasına girdi. Kenan Acar’la İstanbul – New York hattındaki hayatını konuştuk.
Hayatın bir film olsa türü ve adı ne olurdu?
Kara komedi, komedrama, fantastik.
Zamanda yolculuk yapsan hangi dönemi tercih ederdin?
1970’ler Amerika’sı, çünkü çok özgür.
Şimdiye kadar yaşadığın en farklı tecrübe?
2013’te Burning Man’e gitmiştim. İlginç bir tecrübeydi.
Dev bir silgin olsa hayatından neyi silerdin?
Yaşadığım her şeyi iyi ki yaşamışım diyorum. Silmek istediğim bir şey yok.
İstediğin bir kişiyle dansa gidebilecek olsan. O kim olurdu neden?
Margot Robbie, çünkü o Margot Robbie.
Sahip olduğun en ilginç eşya?
Ejder şeklinde bir bastonum var, Endonezya’dan almıştım.
Beni sokak sanatçıları büyüledi
Çocukluğuna dair aklına gelen ilk anı?
Babaanemin evinde kaldığımızda, kuzenlerimle beraber oynadığımız oyunlar… O Türk halılarının üstündeki motiflerde ufak oyuncak arabalarla ne dünyalar yaratırdık. Hepsi kocaman bir dünya olurdu.
Annen ve baban ne iş yapıyordu?
Annem modacı, babam ekonomist ve kaptandı. Babam ben 15 yaşıma gelinceye kadar özel bir ilaç firmasında yöneticilik yapıyordu, sonra beraber annemin işinin ihracat departmanını kurdular. Hep beraber yurt dışı fuarlarına katılmaya başladılar. İzmirliyim. Mutlu, üretken ve yaşamdan keyif almayı bilen bir ailede büyüdüm.
İstanbul Teknik Üniversitesi ile New York Eyalet Üniversitesi arasında mekik dokuduğun dört sene varmış. İşletme okumuşsun… Neden oyunculuk değil, işletme?
Bence oyunculuk dışında aldığınız bütün eğitimler sizin diğer oyuncularla olan farkınızı yaratıyor. Bir de ilk başta oyunculuğu profesyonel olarak yapmayı düşünmüyordum. Üniversitemin ikinci senesinde karar verdim. Sonra düşündüm ya okulu bırakıp sektörde hemen şansımı deneyecektim ya da iki sene daha sabredip bu arada Amerika’ya gidip vizyonumu genişletme imkanı bulacaktım. İkinci seçeneği seçtim. Orada yoğun şekilde oyunculuk eğitimleri aldım.
Hangi noktada bu mesleğim olur dedin?
Sokak sanatçıları… Beni onlar büyüledi. Shakespeare “Tüm dünya bir sahnedir” demiş ya, alın size sahne. İzleyiciyle birebir etkileşim kurabildiğin tiyatroda bile seyircinin bir titri var, yani seyirci olduklarının farkındalar ama sokakta öyle değil. Bilet alıp gelmiş bir kitle de yok. Herkese oynuyorsun, bu beni çok etkiledi.
Ortaokulda yıl sonu gösterisi için ‘Grease’ müzikali hazırlanacaktı, seçmeler açıldı. O sıralar aşık olduğum kız Sandy rolüne seçilmişti, bende Danny rolü için seçmelere katıldım.
Sonuç?
Kazandım. Gerçi gösteriye bir hafta kala ekip içinde çıkan bir tartışmadan dolayı müdürümüz oyunu iptal etti ama ben sahne tozu denen zehri kapmıştım bir kere. Üniversite için İstanbul’a geldiğim ilk sene Cihangir’de bir oyunculuk okulundan burs aldım. Sonra New York maceram başladı. Tekniklerle tanıştım. Stella Adler’de eğitimlere katıldım. Anthony Bova’yla bir sene çalışma fırsatım oldu. Yanında asistanlık yaptım. Brooklyn’de yaşadım, okul bittikten sonra bisiklet taksicilik ve figuranlık yaparak geçindim. Sonra bu işi profesyonel olarak yapmak istediğime karar verip İstanbul’a döndüm.
Şans hemen yüzüne güldü mü?
İlk altı ay işsiz kaldım. Sonra ilk televizyon işim olan ‘Medcezir’e seçildim. Çalışmaya başladığım sırada Craft atölyeyle tanıştım. İki senelik eğitimimi tamamladım. Zaten sonrasında diziydi, filmdi derken tempom yoğunlaştı.
Hemen hemen her hafta yeni bir ismin hayatımıza girdiği oyunculuk sektöründe senin farkın ne?
Aldığım eğitim ve amaçlarım sanırım.
Cesur, özgüvenli, disiplinli, özgür kadınlar ilgimi çeker
Verebileceğin en iyi aşk tavsiyesi ne?
Mantık geçerli ama her zaman doğruyu gösterecek değil; söz konusu aşksa ve onu kalple yaşadığımıza göre bu konuda kalbinizin sesini dinleyin.
Nasıl kadınlar ilgi odağına girer?
Cesur, özgüvenli, disiplinli, özgür kadınlar.
Hayatında biri var mı?
Şu anda tamamen işime, oyunculuğa, yeni projelere konsantre olmuş durumdayım. Hayatımda da biri yok.
Sence aşk olmadan seks olur mu?
Olur tabii, ama aşk olduğundaki gibi olmaz.
Dinç, güçlü ve esnek fiziğe sahip olmak önemli
Fizik oyunculukta ne kadar önemli?
Aşırı düzgün fizikli olmak değil; dinç, güçlü ve esnek bir fiziğe sahip olmak çok önemli.
Senin kariyerinde fiziğinin etkisi ne oldu?
Bence etkisi olmamıştır, çünkü canlandırdığım tüm karakterlerle ilgili deneme çekimlerine ve seçmelere katıldım.
Kendinde bir şeyi değiştirmek istesen ne olurdu?
Daha az inatçı bir adam olmak isterdim.
İyi müziği hep takip ettim
Jonglörlük hobin olduğunu duydum. Nasıl başladı?
Küçükken Ortaköy’de ateş çeviren yabancı bir çift gördüm. Çocuk ateş çeviriyor, kız müzik yapıyor, herkes onları izliyordu. Bu benim istediğim gibi dünyaya açılan bir kapıydı. Yıllar geçti; iyi müziği hep takip ettim. Uzaktaki dağlara, tepelere, festivallere gittim ve oralarda jonglörlüğü hayat felsefesi haline getirmiş insanlarla tanıştım. Türkiye’ye döndüğümde burada yaşayıp bu işle ilgilenen insanları keşfettim ve uğraşmaya başladım.
Bundan sonrası için planların ne?
Uzun vadede sektörde başarılı bir oyuncu olarak yer edinmek istediğim için kendimi geliştirmeye ve çalışmaya devam edeceğim. Kısa vadeli planım ise sanırım set ara verdiği dönemde güzel bir tatil yapmak olur.
Kendini 10 yıl sonra nerede görüyorsun?
Yurt dışında bir yerde evim var, orası ve İstanbul arasında gidip geliyorum. Oyunculukta yol almışım. Yabancı projelerde yer alıyorum. Bir yandan yapımcılığını üstlendiğim projeler var.
Mart ayının dikkat çekenleri
*Ekranda yeni diziler ardı ardına boy göstermeye hazır. Aksiyon severler, Star’da başlayacak mini dizi ‘Börü’ye dikkat. Gençlik hikayesi meraklılarına Kanal D’nin yeni işlerinden ‘Boğaziçi Rapsodisi’ önerilir.
*Yeni albümler arasında elektronik sevenlere Deeperise’ın yeni şarkısı ‘Geçmiş Değişmez’; pop sevenlere, Yalın ‘Hele Bi Başla’ ve sanat müziği hayranlarına, Muazzez Abacı ‘Sezen’imin Şarkıları’ seçenekler.
* Beyazperdede aksiyon ve tarih meraklılarına ‘Direniş Karatay’, devam filmi merak edenlere ‘Kaybedenler Kulübü Yolda’ iyi alternatifler.
Röportaj: Hakan Gence