Number 1 yapım ile başlayan yolculuğu, “Kalp Ağrısı” isimli albümü ile çıkış yapan Günseli Deniz’i yakından tanıdık.


Women’s Style Türkiye : Çocukluğunuzdan beri müzik ile iç içesiniz. Müziğin eğitimini almış biri olarak müzik eğitimi almadan bu işi yapanlara nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günseli Deniz: Müzik hiç kolay bir iş değil. Çok zorlu bir yol çünkü çok çalışma, çok fazla disiplin ve özveri gerektiren bir meslek. Böylesi zorluğa ancak müziğe gönül verenler katlanır onlar da zaten çocukluğundan beri bu aşkla büyümüş ve işlerine saygılarından ötürü eğitimini de almış insanlar oluyor. Doğal süreçte bu işi sırf kaymağını yemek için yapanlar eleniyor ve geriye zaten sadece müzisyenler kalıyor o yüzden ne rahatsız oluyorum ne de sinirleniyorum. Bu işte yol çok uzun, müzik anında cevap veren bir sektör değil, istikrar istiyor. Doğru ve yavaş adımlar istiyor. Sana ödülünü ise o istikrarı ve çalışmayı gösterirsen uzun vadede veriyor. Bu istikrara bu yarışa giren bir çok insan var ama hepsi sabretmeyecek zaten bazısının da müzik bilgisi ve yeteneği yetmeyecek. Kim istiyorsa yapsın herkes elindeli eteğindekini döksün bakalım kim kalıcı olacak. Uzun vadede herkes hak ettiği yeri buluyor. Ömür uzun, yol uzun, her birlikte göreceğiz.
W.S.: Beste yaparken toteminiz var mı? Nelere dikkat edersiniz?
G.D. : Totem gibi şeyler biraz materyalistik kalıyor. Beste yapmak öyle bir şey değil benim için. Ben şarkı yazarken sözlerin ve melodinin ruhumdan geldiği gibi olan halini bozmamaya gayret ediyorum çünkü şarkı yazmakla ilgili öğrendiğimiz teknik konulara çok kapılıp şarkının duygusunu ve kalbe dokunurluğunu kaybetmek çok kolay. Orada çok ince bir çizgi var.
W.S.: 8 yaşında bale eğitimine başladınız. Balenin hayatınızdaki etkileri neler oldu?
G.D. : O yaşlarda hem Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin korosunda hem de özel bir okulun bale ekibindeydim. Uzun çalışmalardan sonra resitallere çıkmaya başladık. Çocuk aklıma o tütülü, topuzlu, makyajlı halimle bütün ailemin beni sahnede izlemesine çok mutlu olduğumu ve oyunu başarıyla bitirip sahneden inince herkesin tebrik etmesinin beni çok mutlu ettiğini hatırlıyorum. Bale benim çocukluğumdaki sayısız sahne deneyimlerimden birisi oldu. Bütün bu deneyimler beni sahneye alıştırdı. Heyecanımı kontrol etmeyi, sahnede evimde gibi hissetmemi sağladı. Ayrıca balenin istediği yüksek disiplin ve net kurallar belki de bugün fazla çalışmanın bana normal gelmesine sebeptir. Küçük yaşta ne öğrendiysen o seninle ömür boyu kalıyor. Benden 1-2 yaş büyüklerle sahne almama rağmen onlardan çok daha uzundum ve bir yerden sonra bana boyumun bale yapamayacak kadar hızlı uzuyor olduğu söylendi. Boy uyumu olması için yaşımdan çok daha büyüklerle sahne almak zorunda kalacaktım ona da vücut yaşım elvermiyordu. Uzun lafın kısası bale bana öğreteceklerini öğretti, hayatımdaki misyonunu tamamladı ve gitti.
W.S.: Mor ve Ötesi Grup üyesi Selçuk Başar ile bestelerinizi kayıt altına aldınız. Mor ve Ötesi ile çalışma yapmayı düşündünüz mü?
G.D. : Çok isterim. Kerem benim 13 yaşındaki halimi biliyor. Ben çocukken o henüz tanınmamış bir müzisyenken beraber şarkı kaydediyorduk. Düşünsenize kaç yıl önce…
Bir araya gelsek bizim için tam nostalji olmaz mı = ) Eskiler hep kıymetki oluyor hele ki benim çocukluğumu bilenlerin yeri ben de çok kıymetli. Haluk Levent onlardan birisi mesela ikisiyle de ileride çalışmalarım olabilir. Ben şimdilik kendimi tek başıma kanıtlamanın niyetindeyim. Solo kariyerimle belli bir noktaya geldikten sonra düet sürprizlerim olacak. İki ayrı rengin bir araya gelmesinden hep çok daha güzel renkler ortaya çıkar.
W.S.: Yurtdışında da eğitim almış birisi olarak Türkiye’de ki müziği nasıl değerlendiriyorsunuz?
G.D. : Türkiye yurtdışındaki trendleri hep geriden takip ediyor ama dijitalleşme ve globalleşme bu farkı kapattı. Hala eş zamanlı olmasa da yine de eskisi kadar fazla gecikmeden dünya trendlerini yakalıyoruz. Yakalıyoruz ama keşke yakaladığımızda o trende takılıp bu tutuyor diye bütün aranjörler birbirlerinden çok farklı şarkıları bile o zaman trend olan alt yapı ile çıkarıp çeşitliliği ve yaratıcıklarını törpülemese. Belki o huyumuzu zamanla aşarız olmaz mı? Sonuçta herkes gelişiyor evriliyor. Bende öyle… Onun dışında söyleyecek şeyler de var tabii ama ben şimdi oturup sektörü yargılamak istemem, yıllar sonra eski bir müzisyen olduğumda da yapmam. Sadece kendi payıma düşeni doğru yapmanın peşinde olurum. Mantalitem ”Eleştirme sana düşeni yap.”
W.S. : Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünden mezun oldunuz. Müzik çalışmalarınızla beraber ajans kurmayı düşündünüz mü?
G.D. : Reklamcılık müzikten sonraki sevgilim. Hala bu konuda kitaplar okuyorum, filmler izliyorum, yayınları takip ediyorum. Müzikte de reklam var tek fark ürün benim.
Ürün benim şarkılarım. Bir nevi reklamcılık yönümü tatmin ediyor ama bu sorunun gelmesi ilginç ve sevindirici çünkü direkt diğer mesleğinizi yapacak mısınız diye ilk kez soruluyor. Sevinçle cevap vereyim en çok istediğim şey müzisyen olarak bir yere geldikten sonra müzik ve iletişimi birleştiren bir projemi hayata geçirmek.
Bildiğim iki konuyu birleştireceğim, müzikte istediğim yere geldiğim zaman hemen start düğmesine basacağım diyelim.
Bunu beklememin sebebi bir koltukta iki karpuz taşımamak. Birini kıvama getirip diğerine emek verecek vakti ve enerjiyi bulmak. Stratejik yani. Reklamcı bakış açısı. Zamanlama her şeydir.
W.S: Günseli Deniz ile bir gün nasıl geçiyor?
G.D. : Bu aralar sadece çalışmayla geçiyor bu soruya hiç süslü cevaplar veremeyeceğim. Hayatımda hiç bir dönem bu kadar hırslı olmamış olabilirim. Yarın yokmuş gibi çalışıyorum ama çok memnunum. Zaten çalıştıkça daha da enerjik olanlardanım. Arada bir bugün de dinleneyim çok abarttım dediğimde sıkılan, oturduğu yerden yine iş düşünen ya da telefonda iş konuşan, hiçbir şey olmasa yeni şarkı yapan ya da yeni fikir araştıran birisiyim. Çok nadir boş vaktim kalıyorsa onlara da özel ders sıkıştırıyorum. Hele ki son 2 aydır hiç bir arkadaşımın yüzünü görebilmiş değilim. Beni reddetmemelerinin tek sebebi bunca yılsonunda müziğe dönmemden ötürü çok mutlu olmaları = )
W.S: “Aşk” dendiğinde sizin için anlamı nedir?
G.D. : Aşk benim için sadece karşı cinse duygulan bir şey değil. Aksi tutkuyla sevdiğin her şey. Aşk sevdiğin adam, aşk, ailen, aşk dostların, aşk sevdiğin işin, aşk uğruna savaştığın değerlerin, doğruların aşk artık aile üyesi olmuş köpeğin. Anlayacağınız duygular dışında hayat boş gerisi sadece eşya metaryel. Aşk sevdiğim her şey.
Daha doğrusu sevdiğim her şey aşk
W.S: Hayalinizde kiminle düet yapmak var?
G.D. : Hayalimde düet yaparsam gözüm açık gitmez diyeceğim kimse yok. Tabii ki beraber çalışmak isteyebileceğim çok saygı duyduğum müzisyenler var ve çoğuyla da çalışmak nasip oldu ama keşke çalışsam dediğim tek bir idolüm yok. Hepsiyle bir gün yollarım kesişebilir zaten. Keşke dediğim kişiler kaybettiklerimiz olabilir onlar da ”Melih Kibar, Onno Tunç ve Uzay Heparı”.
Yabancılarda da o kadar çok Michael Jackson hayranıyım ki çalışmak bir yana dursun yaşarken konserine gidebilsem yine bu kadar keşke demezdim. Gerçi konserlerinin dvd’lerini ve arka plan görüntülerini ezberleyecek kadar izlediğim için gitmiş kadar oldum. Suçlamaları, özel hayatını bilemem hiç bir zaman da emin olamayacağız ama tam anlamıyla 360 derece artist olmak nedir dersen tanımı ”O”dur.
W.S: Bundan sonraki projeleriniz neler, sırada neler var?
G.D. : İlk şarkımızın tv ve radyo konuklukluk süreçleri çok uzun sürdü çok güzel oldu sağ olsunlar gittiğimiz her yerde bizi çok güzel ağırladılar hatta devam da ediyordu ama ikinci projemizi çıkarabilmem için stüdyoya zaman ayırmam gerekiyordu ve kapadım kendimi işin mutfağına.
Yeni şarkılar üzerine çalışıyoruz keşke eskisi gibi albüm yapabilsek ama artık devir değişti albüm gereksiz bir hal almaya başladı. Ben de şarkılarımı herkes gibi single veya maxi single şeklinde çıkaracağım. Su an son dokunuşlardan sonra klip aşamasına geleceğiz ve yakında projemizi dinleyicilerimiz ile buluşturacağız. Müzik dışında sürprizlerim olacak ama dedim ya zamanlama her şey…

Röportaj: Ecem Saral Duran