Kıvırcık saçları ve farklı tarzıyla birçok dizide gördüğümüz, son zamanlarda ismini Güldür Güldür Show’daki performansıyla bizi kendisine hayran bıraktıran Açelya Topaloğlu bu kez güldürmedi, dişiliği ile öne çıktı.
Women’s Style : Açelya Topaloğlu’nu başkalarından değil de sizden dinlesek, siz anlatsanız ama en başından ?
Açelya Topaloğlu: 19 Kasım 1986 da İzmir Karşıyaka’da doğdum. Bence en önemli kısmı olan İlk ve oturduğu kısmı olan Orta öğrenimimi İzmir’de tamamladım ki bu durumu seviyorum ve hep iyi ki diyorum. Daha sonra babamın işi dolayısıyla İstanbul’a geldik ve yine bence en cafcaflı kısmı liseyi İstanbul’da bitirdim. Lise yıllarımda; bütün röportajlarımda karşıma çıkan ilk sorumun kaynağı; “Tan Sağtürk” dans okuluna gittim. Burada dans hayatıma, profesyonel olarak ilk adımlarımı atmaya başladım. 2 sene kadar eğitim aldıktan sonra, başka bir özel topluluğa seçildim. Lisedeydim; son senem olduğu için dansı bir süre ertelemek zorunda kaldım. Daha sonrasında Üniversite’de de bu bölümü okumak istedim. Annem bu noktada devreye girdi 🙂 ve “’neden tiyatro düşünmüyosun, bence kendini orada denemelisin. Çok seveceğini ve yapabileceğini düşünüyorum. Dansı da bırakmamış olursun, ikisini iç içe devam ettirebilirsin” diyerek aklımı çeldi ve hemen ekledi; “bunu düşünüyorsan eğitim almalısın” :)) Böylelikle tiyatroya geçiş yaptım. Dansın bana sevdiğim bir şeyi yapmam dışında diğer bir getirisi, İzmir’deki kuzenler ve yeğenlerden oluşan kalabalık ailenin içinden çıkıp biraz daha yalnız olduğum İstanbul’a alışmamı sağladı. Müjdat gezen sanat merkezinde actor studio eğitimimi bitirip, ardından yine Müjdat gezen sanat merkezinde 4 yıllık konservatuar eğitimimi tamamladım. Okul sonrası tabi ki bir taraftan tiyatro oyunları, bir taraftan reklam, dizi ve sinema filmi seçmeleri derken arka arkaya gelen reklamlar. Bu reklamlardan bir tanesinin dikkat çekmesi ve dizi teklifi derken Kaçak Gelinler… derken İnadına Aşk… ve derken derken şu an sizinle çekim yapıyor ve sohbet ediyoruz.
W.S : Dansa olan tutkunuz nereden geliyor; ailede başka dansçı var mı?
A. T : İçimden, çocukluğumdan, belki ilk müziği duyma anımdan ya da görüp çok beğendiğim bir hareketten… Ailemde dansçı var, dayım çocukluğundan beri halk oyunları oynuyor; iki kızı da balerin aynı zamanda. Sanatın diğer alanlarıyla uğraşan da var mesela bir diğer kuzenim fotoğraf ile ilgileniyor. Onun kardeşi müzik ile… Benim abimin hayata geçmiş ve sinema perdelerine yansıyan bir senaryosu var ve yenileri yolda. Çok sevdiğim bir kalemi var bence ve yakın zamanda herkes bunu göreceği için heyecanlıyım. Annemin de çok yaratıcı olduğunu düşünüyorum elini değdiği her şey hem çok faydalı hem estetik açıdan görsel bir şölene dönüşüyor. Sadece çimlerden oluşan bir bahçenin dönüştüğü şeyi görseniz inanamazsınız, elini değdirdiği elbisenin aldığı formlar efsane mesela. O yuzden ona danışmayı, bir şeyi yaratırken onu izlemeyi çok seviyorum.. Babam resim yapıyor.. daha da var ama büyüklerden dansçı yok 😀
W.S : Pek çok dizide, tiyatroda filmde rol almış biri olarak kariyerinizin nasıl ilerlediğini düşünüyorsunuz; kendinize koyduğunuz bir hedef var mı?
A. T : Sağlam adımlar attığım bir yoldayım ve bazen mola vererek anın tadını çıkardığım, bazen koştuğum, hemen arkasından sakince yürüdüğüm bir yoldayım. Ben her bir km nin tadını çıkarmayı ve bu yolda eğlenmeyi seçtim. Hep istediklerimi yaptım, istediklerimi seçtim. Bu yolda eşlik edenlerimi de çok sevdim, sayelerinde ders çıkarttıklarımı da.. Hedeflerim var.. Çok fazla hayalim var. Kafamda ürettiklerim ve hayata geçirmek için doğru zamanı beklediklerim var.. Fakat kendime saklıyorum 🙂 Ama asıl Hedefim; yolun uzunluğu, birilerince güzel anlatılması ve her arkaya baktığımda beni gülümsetmesi ve iyi ki dedirtmesi…
W.S : Şöhret kavramıyla ilişkiniz nasıl; ne kadar umurunuzda?
A. T : Valla kendisiyle bir tanıştık ama ilişkimiz yok denecek kadar az, hatta bence ilişkimiz yok. Şaka bir yana hiç takıldığım, üzerine düşündüğüm bir kavram değil; o yüzden ne kadar umurumda farkında değilim, takılmıyorum, sadece hissettiğim bir sevgi var, yer yer gösterilen hatta, o anlarda çok mutlu olduğumu biliyorum.
W.S : Sosyal medya hakkınızda hep “sempatik” deniliyor. Seksilik mi sempatiklik mi?
A. T : Her ikisinden de biraz biraz sanırım, ama ben hep kendimi o gün nasıl hissedersem öyle giyiniyor, makyajımı ona göre yapıyor, ona göre ayakkabı ve elbisemi seçiyor ve o gün ki ruh halimle dışarı çıkıyorum. Elime geçeni giydiğim zamanlar da var. İşte o zamanlarda ‘Açelya tarzı’ doğuyor. Karmaşık giyinmeyi, rengarenk olmayı, birbirine karıştırmayı seviyorum. Sanırım bu da bana yakışan oluyor. İşte bu da insanlara çok sempatik de gelebiliyor, enerjik de seksi de… Ya galiba benim tercihim güzel gülümsemek 😉
W.S : Hep tiyatro yapmak istediğinizi söylediğiniz bir röportajınıza denk gelmiştik, yakın zamanda böyle bir proje var mı?
A. T : Eveeeeet var…Ben sanırım “ölene kadar tiyatro yapacağım” tozunu yuttum sahnede. Ve bu çerçeve de ara vermeden yapmak aslında hedefim. Bazen yoğunluktan ara verebiliyorum ama o da en fazla 1 yıl. Ama işte son oynadığım oyunumun üstünden birazcık zaman geçti ama olsun arayı kapatacağımız düşünüyorum. İşte bu sene de yapacağım sene. Çok severek bir oyun hazırlıyoruz Özgür Çevik’le seyircimize. Aynı zamanda Kerem Muslugil bize eşlik ediyor. Konusu ve diğer detayları sürpriz olsun mu bence olsun
W.S : Bu kadar yoğun çalışırken asla vazgeçmem, yapmadan olmaz, dediğiniz alışkanlığınız ya da vazgeçilmez bir ritüeliniz var mı?
A. T :Kesinlikle!!! Provalar çekimler derken gece çok geç saatlerde evimde olabiliyorum, ve saate bakmaksızın kaç olursa olsun, “yatmadan o makyaj temizlenecek” ve sonrasında bir de sabahında ilk iş o kremler sürülecek, ritüelim.. Tiyatro ise net takıntım. Bu kadar koşturmacanın, turnenin arasında aylardır prova yapıp oyun çıkarmak için, hiç uyumadan bile provaya razı olduğun bir şey kesinlikle takıntıdır. Ayrıca dizilerim var, gece yatmadan mutlaka1-2 bölüm dizi izlerim. Ha bir de kitapsız gezmem. Çantamda en az 2 tane kitap olur hep. Birbirinden farklı iki tarz. Canım hangisini isterse elime alırım, hep kitaplayım yani.
W.S : Aşk sizi ne kadar değiştirir; aşıkken daha …… boşluğu nasıl tamamlarsınız?
A. T : Aşksız olmaz. Giydiğim ayakkabıya bile aşık olup alırım. İçinde bulunduğum işlere de öyle yaklaşırım, yoksa mutsuz olurum. Aşk beni değiştirir… çok değiştirir, çünkü zor aşık olurum. Olunca da dengem bozulur 🙂 Aşıkken daha SAKAR olurum 😀
W.S : Kaçak Gelinlerde rol almış birisi olarak gerçekten gelin olmak ne kadar yakın bir kavram? Sizin de hayaliniz midir evlenmek, çocuk?
A. T. : Hımmm bilmem hiç düşünmedim, bu soruya en doğru cevap “Kaçak Gelinler”deki gibi olur herhalde; ne zaman, nerede, kiminle, nasıl evleneceğinizi dahası bunun ne zaman olacağını bilmemek yani. Zaten zevki de burada değil mi işin. Asla da bilememek, tahmin edememek. Belki de tam evet derken etrafa bakıp vay be demek. Benim hayalim de süprizli son olur buradaki gibi. Bence beraber olduğun insanla düşünmeye başlıyorsun evliliği öncesinde değil yanında ki insana bakıp “hayatım boyunca onunla olabilirim” diyebildiğim zaman EVET!
W.S : Dizi süreleri malum… Onca diziden sonra Güldür Güldür’de oynamak nasıl hissettirdi?
A. T. : Açıkçası ben böyle bakmadım olaya. Off çok yoruldum üst üste diziler, diye dahil olmadım yani. Ara ara takip ettiğim ve merak ettiğim bir proje olarak baktım, senaryo ve yapım ekibiyle görüşmeler sonucunda da içime sinerek ve çokta isteyerek dahil oldum ekibe. Ha evet normal dizi sürelerine göre daha az çalışıyor olabiliriz ama bizim karşılaştırılacak benzerlikte bir formatımız yok zaten.. Provalar, yeri geldiğinde turneler yoğun olabiliyor. Ve tabi ki canlı izleyiciler, tiyatro sahnesi, sonrasında bunu bir de ekranda görmek, yaratıcı ekibin her seferinde sizi şaşırtması, muhteşem oyuncular ve olağan üstü yapım ekibi ve kamera arkasının beni çok iyi hissettirdiği kesin..
W.S: Günlük hayatınızda komik bir kadın mısınız? Sizi en çok neler ve kimler güldürür?
A. T. : Ben bilemem tabii ama çok duyduğum cümle bu. Ailem, arkadaşlarım genelde komik olduğumdan bahseder durur ama benim bu duruma inanma noktam sanırım yeni tanıştığım insanların da “ya ne kadar enerjik ve komiksin gerçekte de” demeleri. Ben gülmeye çok açık birisi oldum hep, havada kapıyorum diyebiliriz, arkadaş ortamında sohbetten tutun, sokakta anlık şahit olduğum komik anlar, her yerde her an gülebilirim. Sorunlarımın da gülerek üstesinden gelmeyi öğrendim. Ama şu aralar en çok Çavuş’a (çok sevdiğim bir köpek dostum) ve sosyal medya da okuduğum anlık esprilere çok gülüyorum diyebiliriz.
Röporaj: Ecem Saral
Fotoğraf: Emirhan Karamuk