Sonsuza dek yaşamak lütuf mu yoksa ceza mı?
Bu yıl 200. yılını kutlayan Frankenstein’ın yaratıcısı Mary Shelley’nin kült öyküsü Ölümlü Ölümsüz, ilk kez Türkçe olarak yayımlandı. Kitap, Maria Brzozowska’nın Delidolu Yayınları için resimlediği özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyor.
Korku edebiyatı klasiği olan Frankestein’in yazarı Mary Shelley’nin edebi dehasını açığa çıkaran ve ilk kez Türkçeye çevrilen Ölümlü Ölümsüz, Delidolu Yayınları etiketiyle yayımlandı. Ölüm, sonsuzluk ve aşk kavramlarını ele alan öykü, özel resimli ve sert kapaklı baskısıyla okurlarına sunuluyor.
Çocukluk aşkı Bertha’ya duyduğu aşkın yakıcılığından kurtulmak için ölümsüzlük iksirini yudumlayan Winzy, başlangıçta bunu bir armağan olarak kabul edip ebedi bir huzura kavuştuğunu düşünür. Ancak, sevdiği herkesin ölümüne tanık olmak zorunda kalan genç adam için bu sonsuzluk, kısa sürede bitmek bilmez bir işkenceye dönüşecektir.
Türkçe baskısına özel resimlendi!
Zamanının ötesindeki yapıtlarıyla, iki yüz yılı aşkın süredir, edebiyata yön vermeyi sürdüren Mary Shelley, Ölümlü Ölümsüz’de bir türlü ölemeyen yalnız bir adamın sessiz haykırışını, gotik unsurlarla örerek şiirsel bir öyküye dönüştürüyor.
Ölümlü Ölümsüz, Maria Brzozowska’nın resimleriyle güçlenen sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan ve hikayesi kadar ve görsel zenginliğiyle de hiçbir sanatseverin kayıtsız kalamayacağı bir kitap.
Yazar hakkında:
Mary Shelley, feminist felsefenin öncülerinden, yazar ve eğitimci Mary Wollstonecraft ile siyaset felsefecisi, gazeteci ve romancı William Godwin’in kızı olarak 30 Ağustos 1797’de, Londra’da doğdu. Doğumdan kısa süre sonra eşini kaybeden Baba Godwin, kızını dönem kadınının aksine, tam bir şüpheci olarak yetişebileceği entelektüel bir çevrede büyüttü. Mary 15 yaşında geldiğinde, babası onu İskoçya’ya, sürgündeki dostları William Baxter’ın yanına, Dundee’ye gönderdi. Mary buranın doğasından öyle etkilendi ki, ünlü eseri Frankenstein’da düşüncelerini ve hayal gücünü besleyen bu engin doğadan hayranlıkla bahsedecekti. Bu sırada, ileride onun yazarlık kariyerindeki en büyük destekçisi olacak Percy Bysshe Shelley ile tanışıp evlendi. Günümüze kalan el yazmaları 1814’ten geriye tarihlenemese de Mary Shelley, yaşamını sürekli bir edebi yaratıcılık içinde geçirdi. Gotik edebiyat ögelerini kullanarak insanın ruhsal dehlizlerini keşfedip toplumun dayattığı değerleri ve ahlak kurallarını sorguladı. İsmi asla gölgede kalmayan bir kadın yazar olarak edebiyat tarihine damgasını vurdu. 1970’lerde yaygınlaşan feminist ve psikanalist analizlerle birlikte, eserlerine olan ilgi yeniden arttı ve popüler kültüre yön veren uyarlamalarla günümüzde hâlâ ününü koruyor.