Bu aralar ne kadar birbirine benzeyen reklamlar izliyoruz farkında mısınız?
O da olsun, bu da olsun, biraz ondan biraz bundan olsun, hepsi olsun, hepsi benim olsun… diyen reklamlar dönüyor gözlerimizin önünde.
Bizim doyumsuzluğumuzu mu keşfettiler yoksa doyumsuz olmamızı mı istiyorlar, bilemedim.
Ekmek alalım ama zeytinli olsun, dur dur zeytinliyi dün yemiştik bugün cevizli yiyelim. Ekmek, bildiğin ekmek alacağız ama yok bir tık farklı olsun, niye normal ekmek yiyelim ki, değil mi?
Ev alalım ama 2 banyolu, yok yok 3 banyolu olsun. Sonra hepsine farklı banyo takımları alalım da kızlar gelince boş görmesinler.
Otomobil alalım ama hem arazide gitsin hem şehir içinde. Camlarının açılması yetmez, tavanı da açılsın. Otomatik olsun ama canım istediğinde düz vites gibi de kullanabileyim. Hı?!
Peki ya telefon? O da olsun, bu da olsun diye diye ne var ne yok doldurduk içine.
Biz öyle istedik, bitmedi doyumsuzluğumuz. Hep daha fazlasını istedik. Konuşmak yetmez, fotoğraf çeksin, film çeksin, mesaj göndersin, her yeri oradan kumanda edeyim.
Gözünüz aydın, hepsi oldu…
Annemi düşündüm, teyzemi, mahalledeki diğer mutlu kadınları… Hiç böyle bir durumları yoktu. Seçenek mi? “Benim ayakkabım daha yeni, çocuğa alalım” derken mutlu olan harika bir nesli, elindeki fazlalığı ihtiyacı olana ulaştıran, paylaşan o tatlı kadınları düşündüm…

Biraz büyük alalım da seneye de giyer diye alınan elbiseler eskidikçe sevinirdik büyüdüğümüze.
O nesilden bu nesle geçerken bir şey oldu arada, sanki biz o kadınların çocukları değiliz, hep daha fazlasını istiyoruz, bekliyoruz. Nohut oda bakla sofa da olmasın tabii ama farkında mısınız, duramıyoruz.
Erkeklerin de bizden farkı yok! Göbeği olan baklava, baklavası olan daha çok baklava diye diye fitness salonlarından çıkmaz oldular. Otomobil ve elektronik tutkularını zaten söylemeye gerek yok.
Ama aslında hepimiz bu karmaşadan, kargaşadan ne kadar sıkıldık değil mi?
Hı hı…
Şöyle Ege’de küçük bir kasabada teknolojiden uzak, küçük bir ev, basit bir hayat hayal ediyorum diyen hemcinsimden geçilmiyor etrafım.
Ben de öyleyim vallahi!
Küçük bir ev dediysem; şöyle denize 3 adım ama şehre yakın, eğlence merkezlerine uzak olmayan ama sakin, interneti full çeken, bir de 4×4’ün kapıda hazır olduğu, tripleks olmasa bile dubleks küçük bir ev işte…
Bahar yüzünü gösterdiğine göre şimdilik ev bir kenarda dursun, önce tatil planlarını tamamlayalım. Bildiğiniz şöyle sıcak ama güneşi yakmayan, eğlenceli ama gürültülü olmayan, denize sıfır ama havuzu da büyük olan, lüks ama pahalı olmayan bir yer var mı?
Yazın ve güneşin tadını çıkarın…