İki hafta önce 40 yaşına bastınız. Simgesel bir anlamı var mı sizin için?
Dönüm noktası olduğunu söylüyorlar. Olgunlaştığım, ne istediğimi bildiğim, bazı şeyleri kafamda oturttuğum bir yaş. Bu yaşa gelmeden önce de böyle hayal ediyordum. Bir kadının en güzel yaşlarının başlangıcı… Hem hâlâ genç aslında hem de daha yapabileceği çok şey var.

Özel bir isteğiniz var mı bu yaştan?
Aslında istediğim pek çok şeyi gerçekleştirdim. En büyük isteğim çocuklarım çok mutlu olsun, ailem sağlıklı ve huzurlu olsun. Onun dışındaki her şey küçük küçük gelir zaten, iş hayatında da… İrem 11, Ömer 9 yaşında. İrem tenis takımında, Ömer de babasının basketbol okuluna devam ediyor.

İş hayatıyla ilgili ne tür gelişmeler var?
Bir senedir diyetisyen Selahattin Dönmez ile NTV’ye “Tam Zamanı” diye bir program yapıyoruz. Sağlıklı yaşam ve beslenme programı, beş-altı bölümden oluşan hap bilgiler veriyoruz. Her programda pratik ve sağlıklı bir yiyecek ve içecek tarifi de oluyor. Selahattin ile Ömer’den sonra doğum kilolarımı verirken tanıştım ve arkadaşlığımız işe dönüştü. Hayatıma girdiği sekiz yıl boyunca hepimizi ilgilendiren ve kafamıza yerleşmesi gereken önemli konularda sorular sordum. Bunları insanlara aktarmaya karar verdik ve kitap yazdık.

Çok mu soruyordunuz?
Evet çok, bir de ben bilene güvenir ve kendimi teslim ederim. İyi bir öğrenciyimdir. Beslenmeyle ilgili büyük bir kafa karışıklığı olduğu için, sorduğum her soruya sayfalarca mail gönderir Selahattin, o yüzden doğruları herkes bilsin istedim. “Selahattin Dönmez ve Demet Kutluay’la Fark Etmeden Diyetle Sorular-Cevaplar” altı yıl önce çıktı. Daha çok insana seslenmek için televizyon programı yaptık. Beslenmenin o kadar zor ve komplike olmadığını, belli noktalara dikkat ederek sağlıklı bir hayat sürülebileceğini göstermek istedik.

İYİ TAŞIDIĞIM BİR GÖMLEĞİ GÜZEL GÖSTERECEĞİM

“Ne yerseniz O’sunuz” felsefesine inanıyorsunuz o zaman?
Biraz öyle, sağlığımızın ve huzurumuzun yediğimiz şeylerle çok alakası var. Meseleye sadece güzellik olarak da bakmıyorum, en azından üstümüzdeki ağırlıktan kurtuluyoruz. Anneme bile söylüyorum; daha çok hareket etmek, sabahları daha dinç kalkmak doğru beslenmekle mümkün.

Bunları hayata geçirmek kulağa geldiği kadar kolay değil ama…
Tabii ki değil, bunu bir hayat tarzı haline getirmek için zamana ihtiyaç var. İşin motivasyon kısmı var, inanç kısmı var. Bozduğun yerlerde uzatmadan geri dönmek ve devamlılık sağlama kısmı var.

Psikolojik kısmına da epey kafa yormuşsunuz…
Televizyon programı devam ederken, Selahattin’le bireysel beslenme ve hayat tarzı danışmanlığı verme projemiz var. Beslenme programlarını ve evlere yollanacak paketleri uzman olarak o hazırlayacak, ben de motivasyon koçu olacağım. Demoralize olunan noktalarda devreye gireceğim, danışanları bilinçlendireceğim, onlarla dışarı çıkıp yürüyeceğim. Bu anlayışı hayatıma tamamen adapte etmiş biri olarak, iyi taşıdığım bir gömleği güzel göstereceğim.

Peki, kırılma noktalarınızda sizi yeniden ayağa kaldıran şey ne?
Kendi kendimin mentoru oluyorum. Öncelikle kendimi suçlamıyorum. Onu yemem bunu yemem, diyen biri değilim. Bir davete gittiysem, yapılan şeye saygı duyup tadına bakarım. Çok katı değilim ama beslenme konusunda bilinçli değilken kilo alıp veriyordum.

Bu konular dünyada da herkesin gündeminde, Gwyneth Paltrow oyunculuğu bir kenara itip, yeni bir kariyer yarattı.
Bu kadar inanmasa o da yapmazdı. İnsan ilgi alanlarını ve özümsediği şeyleri anlatıyor.

ORGANİK TAKINTIM YOK

Kendinizi bir yaşam tarzı gurusu gibi görüyor musunuz?
Böyle bir şey hayal etmiyorum ama doğru bir örnek olduğumu düşünüyorum. Senelerden beri bu konuları araştırıyorum; spor yapıyorum, yiyecek, içecek ve karışımlar deniyorum. İşe yaradığını da görüyorum.

Organik takıntınız var mı?
Hayır, sadece mevsime göre meyve ve sebze tüketmeye çalışıyorum. Pazardan alıyorum, çok yakın bir arkadaşım bahçesinde lahana, marul ve domates yetiştiriyor. Yemek yapmayı sevdiğimi söyleyemem, tarifleri yardımcımız uyguluyor. Cildim için çok karmaşık şeyler yapmıyorum, yıllardır gittiğim dermatoloğum Gönül Ergenekon’un bana özel hazırladığı kremleri kullanıyorum. Bir de güneşten çok iyi korunup, çok su içiyorum. Her gün muhakkak bir saat spor yapıyorum. Haftanın üç günü yoga, dört günü de özel eğitmenle ağırlık ve kardiyo antrenmanım var. 12 yıl önce Dr. Neslihan İskit ile hamile yogasıyla başladım, hâlâ devam ediyorum. Bayağı ileri bir seviyeye geldim. Yogada bu kadar ileri seviyeye gelenler genellikle hocalığa geçiyor.
Ders vermeyi düşünmüyorum.

ÇOCUKLAR SANDIĞIMIZDAN DAHA GÜÇLÜ

Çocuklarınız ergenliğe yaklaşıyor, bu durum sizi korkutuyor mu?
İrem’le anne-kız ilişkimiz konusunda çok hassasım, şimdilik bir çatışma yok. Hep iyi bir iletişim kurdum ve özgür bıraktım. Elbette gözüm hep üstlerinde ve her yaptıklarından haberdarım ama başında durup ödev yaptıran, bağıran ve cezalandıran bir anne değilim. O güveni verip, sorumluluk almaları taraftarıyım. Ben öyle yetiştiğim için doğrusu da bu gibi geliyor. İrem spor sayesinde yenilmeyi, takım arkadaşlığını ve sorumluluğu öğrendi.

İçinden geçtiğiniz hayat tarzı değişikliği ve taşınma çocukları nasıl etkiledi?
Biz taşınmadık, babaları taşındı. Babalarıyla her zaman çok yakın ve iyi bir ilişkileri var. Kendi içlerinde eminim bir şeyler yaşıyorlar, hiçbir çocuk anne-babasının ayrılmasını istemez ama hayat böyle. Anne-baba olarak doğru bir şekilde durduğumuza ve onlara pek yansıtmadığımıza inanıyorum. İnşallah bir an önce sonuçlanır. Babalarının evine zevkle gidiyorlar, yeni hayatına da adapte oldular. Çocuklar sandığımızdan daha güçlü. Bizim zamanımızdan daha açıklar ve farkındalıkları yüksek. Tabii ki bilmemeleri gereken şeyler var ama dürüst ve gerçekçi davranıyorum.

Popüler bir çift olduğunuz düşünülürse, bu durumu iyi yönetebiliyor musunuz?
Malzeme vermemeye çalışıyoruz ama elimizde olmayan sebeplerle bazı şeylerin önüne de geçemiyoruz. Birlikte olmaya başladığımızda ikimiz de çok ünlü isimlerdik ama boşanırken bütün bunların olacağını hesaba kattım. Maalesef kontrol edemediğimiz birtakım yalan yanlış haberler çıkıyor ama bunlar tüm ünlülerin başına geliyor.

Son dönemde de böyle bir durum yaşadınız sanırım. Emir Narin ile ilgili çıkan dedikoduları nasıl karşıladınız?
Hayatımı hiçbir zaman dedikodulara göre yönlendirmedim, bundan sonra da yönlendirmeyeceğim. Şu anda kesinlikle bir sevgilim yok, sözü edilen kişiyle aynı arkadaş grubundayız ve bir sosyal ortamda bulunduk. Aynı grupta benim avukatım Aslı Hatemi, diyetisyen ortağım Selahattin Dönmez ve spor hocam da vardı.

TAM DA 40 YAŞINA DENK GELDİ

İbrahim Kutluay ile 16 senedir birlikteydiniz…
Hayatımın neredeyse yarısı… Tabii ki insan “Aa n’oluyor” diye sarsılıyor ama o dengeleri yeniden kurmayı da öğreniyor. Tam da 40 yaşa denk geldi! Geriye dönüp baktığımda çok güzel çocuklarım oldu, mutlu anne-babanın yanında büyük bir sevgiyle büyüdüler. Kendi ailemle de çok yakın bir ilişkim var her zaman, onlar benim en büyük destekçim.

İlişkiniz de olaylı başladı, epey badireler atlattınız.
Mesleğimin doruğundayken ayrıldım, başka ülkelerde yaşadım. Aşk böyle bir şey, bunlar yapılıyor. Belli bir döneme kadar çok mutlu bir evlilik de yaşadım, sonra böyle olması gerekiyormuş. Yapacak bir şey yok, o da benim elimde değildi. Bir şeylere küsen biri değilim, başıma böyle bir olay geldi diye hayata küsecek de değilim. Hayat sürprizlerle dolu. Zamanında bütün işlerimi bırakıp Yunanistan’a yerleşirken de herhangi bir hesap kitap yaşamadım. “Acaba İbrahim’le olmazsa ne yaparım” diye bir korkum da yoktu. Hem cesurum bu konularda hem de başıma gelen neyse kabullenip yaşıyorum.

Genel olarak da cesursunuz galiba?
Biraz öyle. Kendimi gayet net kritik edebilir, yaşadıklarımın sorumluluğunu alabilirim. İyi ve kötü yanlarımı biliyorum. Gelişmek ve büyümek böyle bir şey, inşallah önümüzde daha çok seneler var. Yaşadığımız her şey birer öğreti. İnsan başlarda çok acı çekiyor ama bunlar da bize bir şeyler öğretiyor.

Hayatın size iyi davrandığını düşünüyor musunuz?
Evet, kesinlikle çok şanslıyım. Çok tatlı iki tane kuzum var bir kere. Evlilikler, aşklar bitebilir ama anne-baba bir çocuğun hayatında çok önemli. Ve İbrahim’in de çok doğru bir baba olduğunu düşünüyorum. Bana yapılan her iyiliğin, sunulan her güzelliğin karşılığını verdim. Dostlarımla ilişkilerimde de “Ben Demet Şener’im, tabii ki bana bunu yapacaklar” diye bakmadım. Her şey için minnettar oldum. Bizim camiamızda bizim konumumuzdaki insanlar için “hep bana hep bana” duygusu yaşamak çok kolay. Sosyal sorumluluk projeleriyle ilgili planlarım da var, küçük bir grup olarak başladık zaten.

İnsanlar genellikle zorlu dönemlerden geçerken içine kapanır ama sizde tersi olmuş.
Evet, ben dışarıya açıldım. Kapandığım zor birkaç ay oldu; bu durumu algılamam, kabullenmem ve yüzleşmem biraz zaman aldı ama çok şükür atlattım. Öyle ya da böyle, başından kötü bir şey geçmeyen kimse yok. Hepimiz birtakım sınavlar veriyoruz, bu da benim sınavım olsun. Çok daha ağır sınavlardan güç ve güzellikle kalkanlar var, defalarca sınananlar var. Onların yaşadığının yanında benimki bir hiç, o yüzden bu olayı da bu kadar büyütmek istemiyorum. Yaşadıklarımdan bir mağduriyet çıkarmak, kendimi acındırmak asla yapmayacağım bir şey. Tahmin etmediğim bir zamanda oldu ama başıma geleni kabullenip içinden çıkmasını da biliyorum. Benim için darbeydi ama birilerini de suçlamıyorum. Evlilikte birbirimizden alıp vereceğimiz buraya kadarmış, artık kendi hayatlarımız var.

Uzun süre daha geri planda yaşamayı tercih ettikten sonra yeniden göz önündesiniz.
Gizli bir Instagram hesabım vardı pek kimsenin bilmediği. Kısa süre önce kendi adımla bir hesap açtım, belli ölçülerde paylaşmayı seviyorum ve 270 bin küsur takipçiye ulaştı. İnsanların sevgisi ve ilgisi hem mutlu ediyor hem de şaşırtıyor. Uzun süre pek bir şey yapmadığım için ortada yoktum, ara ara küçük reklam kampanyaları filan oldu ama aktif değildim. Bu kadar güzel karşılanmak beni çok mutlu etti. Sadece çok özel defilelere çıkacağım. Bu ay çok sevdiğim Raşit Bağzıbağlı için podyumda yürüyeceğim. 40 yaş böyle bir şey, artık sadece kafama yatan ve mutlu olacağım şeyleri yapıyorum. Önceliklerim çok belli, mesela hiçbir iş beni İrem’in önemli bir tenis maçından alıkoyamaz. Zaten benim eskiden beri de planlarım böyleydi, çocuklarımı belli bir yaşa getirip ihtiyaç duydukları ana kadar yüzde yüz enerjimle annelik yapmak… Şimdi kendi sosyal hayatları ve antrenmanlarıyla bizden çıktılar. Tabii ki her akşam yatırıp, her sabah okula geçiriyorum. Bir isim olduğum için reklamlar, kampanyalar olacak ama Selahattin ile ortaklığımızda motivasyon koçu olarak devam edeceğim.

Kişisel gelişiminizle de epey ilgilenmişsiniz anlaşılan?
Bu durum ilk kez Demet Şener olarak yaşadığım pırıltılı dünyayı bırakıp, Yunanistan’da Demet olduğum dönemde başladı, 24 yaşındaydım. Orada birey olmak bana çok şey kattı. Oradaki ajanslar da benimle ilgilenmişti ama o dönem istemedik işte. Bana “Nasıl bu kadar güçlü olabiliyorsun?” diye soruyorlar. Bu biraz kişilik biraz da elimizde… Kendimizi aşağıya çekmek o kadar kolay ki… Benim de kendimi bir odaya kapatıp ağladığım günler oluyor ama “Demet yeter, ağladın üzüldün ama şimdi çıkıp kendini mutlu ediyorsun” diyorum. Bir arkadaşımla kahve içmek, spora gitmek, hava almak ya da müzik dinleyip film seyretmek olabilir. Üzülmek de yıpranmak da hayal kırıklığına uğramak da hayatın parçası, bunları kabul etmek gerek. Çok küçük şeylerle de mutlu olabiliyorum, sağlıklıyım denizin kokusunu alabiliyorum yağmurun tadını çıkarabiliyorum. Tabii ki belli bir refah seviyesinde yaşamak önemli, bunu herkes hak ediyor ama mutluluğum maddiyata bağlı değil. Çok büyük imkanları olup hiç mutlu olamayan insanlar da tanıyorum. Bir de yaşadığım hiçbir şeyi kişisel algılamam, neyi yanlış yaptım diye sorgulamam. Hayatta aslında basit düzenler var, biraz da biz komplike hale getiriyoruz. Yaşam enerjim yüksektir, en ağlanacak olayda bile gülecek bir taraf buluyorum. Yoga yapmanın da çok faydası oldu. Yoganın en önemli felsefesi denge, hayatta da en gerekli şey. Belli bir kader çizgimiz var ama pozitif düşünmeye ve zihnin eğitilebileceğine inanıyorum. Yine de “Çağıralım, istediğimiz zaman gelsin” basitliğine sapmıyorum.

İmajınızı iyi kontrol ettiğinizi düşünüyor musunuz?
Olduğu gibi biriyim. Tabii ki benim de yanlışlarım oldu, olacak. Hiçbir zaman insanlar beni iyi bilsin ve onlara daha sevimli geleyim diye özel bir çabam olmadı. Mantıklıyım ama genellikle mantığımı değil duygularımı seçiyorum. Tabii ki insan yapılanlara üzülüyor ama kindar değilim. Hayattan genel olarak çok da kötülük görmedim. Beynimin enteresan bir tarafı var, kötü şeyleri siliyor. Hep ileri bakıyorum, hayatıma güzel ve yeni şeyler eklemek istiyorum. İnsan olarak da kendimi seviyor ve kıymet veriyorum. Çocuklarıma da her zaman “Kendinizi sevin, en kıymetli sizsiniz” diyorum. İnsanlara ulaşarak, göz teması kurarak birebir iletişimi, o enerjiyi vermeyi, dokunmayı sarılmayı çok seviyorum. Hiçbir zaman bir uzman gibi ahkam kesmiyorum ama hissettiklerimi ve deneyimlerimi aktarabilirim. İnsanların pırıl pırıl gözlerle “Dışın kadar için de güzelmiş” demesi beni çok mutlu ediyor.

FOTOĞRAFLAR: CENGİZ DİKBAŞ
STYLING: İREM AKALIN
SAÇ: GÖKHAN ERALP
MAKYAJ: ALP KAVASOĞLU