Bazılarının keyif almak, bazılarının rahatlamak, bazılarının ise sosyalleşme aracı olarak tükettiği alkol, sonuna o “–izm” ekini alıp başlı başına kişisel ve toplumsal sorun haline geldiğinde çok geç olabiliyor. Diyetisyen Emre Uzun, alkolizm için ilginç hem de çarpıcı bilgiler verdi ve alkolün kişide hangi hastalıklara zemin hazırladığını anlattı.

İnsanlar neden alkole esir oluyor?

Çağımızın en önemli sorunlarından biri ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada bugün 76 milyon alkolik yaşıyor. Dahası her 25 kişiden birinin ölüm sebebi de alkol. Peki, insanlar kendilerini öldüren bir şeye nasıl bağımlı hale geliyorlar? Emre Uzun, stresli çalışma hayatı veya özel hayattaki sorunların kişiyi alkolizme itip itmediğini şöyle açıklıyor:

“İş hayatındaki stres de tıpkı alkolizm gibi bir hastalık gerçekte. Yapılan araştırmalara göre, işyerindeki sorunlardan kaçmak isteyen, düzensiz bir yaşam süren, hayattaki olumsuzluklarla başa çıkamayan kişilerin büyük oranda alkole sığındığı tespit edilmiş. Ancak bu izlenebilecek en yanlış yol çünkü aşırı alkol alımı vücutta hem bazı metabolik değişiklere neden olur, hem stresi yükseltir hem de organlarda bazı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin merkezi sinir sistemi üzerinde negatif etkisi vardır; zaten alkol aldıktan sonra kendimizi kontrol edememe sebebimiz budur. Konuşma problemlerine yol açar, sağlıklı düşünmenizi engeller. Uyku düzenini ve kalitesini alaşağı eder. Erken uyanmanıza, uyku apnesinin şiddetlenmesine, içinde yaşıyormuş hissi veren rüyalar görmenize sebep olur.”

“Bu noktaya gelince alkole veda edilmesi gerekmez mi?” sorusuna Emre Uzun’un verdiği yanıt, pek bilinmeyen bir gerçeği de açıklıyor: “Söyleyeceklerim, asla ‘içmeye devam etsinler’ anlamına gelmez yalnız tıbbi bir gerçek, alkol bağımlılarının içmeyi bıraktıklarında mutsuz bir döneme girdiklerini söylüyor. Özellikle alkolizm ve depresyon teşhisi bir arada konan kişiler, içemedikleri zaman üzüntüyü çok daha yoğun yaşıyor. Çünkü alınan alkol, depresyonun yıllar boyu yarattığı duyguları bastırdığı için, alkolü bırakınca tüm bu duygular da su yüzüne çıkıyor. Alkol bağımlıları içki olmadan sosyal yaşama dâhil olamıyor, depresyondan mustarip alkolikler ise bunu daha da zor başarıyor. Depresyonda olmanın verdiği kötü düşünceler de içmek için tetikleyici olabiliyor.”

Alkolizm ve yeme-içme alışkanlıkları

Diyetisyen Emre Uzun, alkolizm ile yanlış beslenme arasındaki ilişkiye de dikkat çekiyor: “Alkol alanların beslenme sorunları alkolün etkileriyle doğrudan alakalı. Az ve yetersiz yiyorlar çünkü alkolü yiyecek yerine koyuyorlar. Her bir gram alkol 7 kalori içeriyor ama bu boş kalori; yani protein, vitamin ya da mineral içermeyen kalori… Daha da önemlisi ister alkolik olsun ister akşamları mezelerin eşlik ettiği sofralarda keyif için içsin, alkol alan hemen herkes belli beslenme alışkanlıkları sergiliyor. Yeterince sağlıklı beslenmiyorlar, çok az meyve ve sebze yiyorlar ve daha çok hayvansal protein içeren gıdalara yöneliyorlar. İçilen içki ne kadar sertse beslenme de o kadar yetersiz ve sağlıksız oluyor. Tabii başka şeyler de var. Örneğin alınan alkol miktarı, ne kadar sık alkol alındığı, içilen içkinin türü hatta içkinin yemeklerle birlikte mi yoksa tek olarak mı içildiği bile kişinin beslenme düzenini etkiyor. Bu da sağlık sorunlarına yol açıyor. Küçük bir örnek: Çok fazla içenler yüksek kalorili gıdalara yöneliyor, bu gıdalar da fazla trans yağ içerdiği için karaciğer hastalıkları, özellikle de karaciğer yağlanması ortaya çıkıyor. Karaciğer yağlanması olan ve içmeye devam edenlerin ise yüzde 65’inde siroz görülüyor.”

Alkolün kan şekeri üzerindeki etkisi

Alkol alanların bilinen, klasik sorunları da var. Örneğin hipoglisemi ya da kan şekerinin aniden düşmesi. Uzman Diyetisyen Emre Uzun, sorunun bu kadar basit olmadığını da açıklıyor: “Alkol tüketimi ve hipoglisemi ayrılmaz ikili… Kan şekeri düşünce kişi refleks olarak kan şekerini yükselten yiyeceklere, özellikle de alkole yöneliyor. Alkol hipoglisemiyi körüklüyor, kişide halsizlik baş gösteriyor. Ardından anksiyete, depresyon, titreme, asabiyet hali, huysuzluk, sinirlilik, zihinde karmaşa, durmadan bir şeyler yeme isteği, ruh halinde gel-gitler, terleme, soluksuz kalma vb. gözlemlenmeye başlıyor. Aslında içkiyi bırakmış kişilerde gözlemlenen ve İngilizce’de “dry drunk syndrome” olarak tanımlanan şey tam da bu: Kişi içmez ama alkol aldığı zamanlardaki belirtileri gösterir. Adeta içmeden sarhoştur. Ve bunun nedeni de kan şekerinin düşmesidir. Çünkü kan şekeri düşünce, sinir ileticileri de (nörotransmitter) dibe vurur, görevini yapamaz.”

Diyetisyen Emre Uzun’dan alkole karşı kan şekerini dengede tutmak için öneriler:
Ara öğünleri atlamayın. Ara öğünlerde elma, greyfurt, şeftali, erik, çilek gibi , glisemik indeksi düşük meyveleri tüketin. Geceleri ara öğün olarak, kan şekerinizi sabitlemek için bir su bardağı tarçınlı süt için.
Kefir tüketin. Prebiyotik ve probiyotik almak obeziteden korunmak açısından önemlidir. Özellikle akşam yemeğinde probiyotikli yoğurt yiyin veya gece ara öğününde kefir için.
Lifli besinler yiyin. Lifli besinlerin midede kalma süresi daha uzundur. Sizi daha uzun süre tok tutarlar. Bu da hiperglisemi ve hipoglisemiyi önleyerek, kan şekeri seviyesini kontrol altında tutar. Böylece kısa ve uzun vadeli, kan şekeri kaynaklı sorunlar önlenmiş olur.
Keten tohumu tüketin. Keten tohumu en değerli lifli besinlerden biridir. Yüksek miktarda lif ve yağ asidi içerir. Kan şekerini düşürmeye yardımcı olduğu gibi vücudun üretemediği sağlıklı yağ asitleri omega-3 ve omega-6’yı da içerir.
Tarçın dostunuz olsun. Kötü kolesterolü düşürmek için etkili bir baharat olan tarçın aynı zamanda vücutta insülin etkisini taklit ederek kan şekerini düzenler. Her gün ve düzenli olarak günde yarım çay kaşığı tarçın tüketmek kan şekeri seviyesini yaklaşık %20 oranında düşürür.

Alkol ve sindirim sistemine zararları

Uzman Diyetisyen Emre Uzun, alkolün sindirim sistemi üzerinde de pek çok olumsuz etkisi olduğuna da dikkat çekiyor: “Sindirim ağızda başlar ve kalın bağırsakta noktalanır. Bu uzun bir yol ve alkol bu yol üzerinde hemen her noktaya zarar verebilir. Bunları tek tek sıralamak gerekirse;

Üst sindirim sistemi üzerinde ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak dilde enflamasyon görülebilir. Yutakta (özofagus) ülserler ortaya çıkabilir. İleri evrelerde yutakta varisler ve ölümcül kanamalar olabilir.

Midede Helicobacter pylori adı verilen bir basilin üremesini kolaylaştırır. Bunun sonucunda gastrit ve ülser gelişir. Alkol reflü gelişmesi olasılığını da artırır. Midenin boşalmasını geciktirdiği için mide şikayetlerine neden olabilir.

İnce bağırsakta, bağırsak hareketlerinde meydana gelir. Vücut için önemli pek çok besin emilemez. Bunun sonucunda ciddi tıbbi sonuçları olan beslenme bozuklukları ortaya çıkar.

Kalın bağırsakta ise özellikle alkol bağımlılığının ileri evrelerinde Bağırsak hareketlerinin bozulmasına neden olur. Karaciğer hasarı ile ilişkili olarak hemoroid (basur) görülebilir.

Pankreas enzimlerinin sızmasına neden olabilir. Bu da pankreas kanalının tıkanmasına ve akut ve kronik pankreatite neden olur. Pankreatit ciddi bir durumdur ve tekrar edebilir.”

Alkol alan, nasıl beslenmeli?

Uzman Diyetisyen Emre Uzun, “Alkolikler ya da alkol alanlar, sindirim sistemini düzene sokmak için neler yapabilir?” sorumuza ise şu yanıtı veriyor:
“Öncelikle yetersiz ya da yanlış beslenmeden uzak duracaklar. Yukarıda da sözünü ettim: Alkol kalori verir ama bu kalori boştur, besin değeri yoktur. Alkol alan kişi kendini bu yüzden aç hissetmez. Ya da tam tersine çok ama gereksiz gıda tüketip yanlış beslenirler. Her iki durumda da sindirim sistemlerini zorlarlar. Bizim önerimiz, sık sık bir doktora ve beslenme uzmanına başvurmaları… HALT denen bir kısaltma var. Hungry, Angry, Lonely, Tired kelimelerinin baş harfleriyle üretilmiş. Biz bunu “aç, öfkeli, yalnız, yorgun” olarak özetleyebiliriz. Alkol tüketenlerin bu HALT durumundan kaçınması gerekiyor ama şu da bir gerçek: Uygulayabilecekleri öyle standart bir diyet yok! Sadece, dünyaca kabul görmüş bazı beslenme taktikleri var. Bunları da şöyle özetleyebiliriz: Proteini balıktan, kümes hayvanlarından, yağsız kara etten almaları gerekir. Olabildiğince fazla meyve sebze yemeleri, baklagiller, tam tahıllı buğday ekmeği ve mısır gevreğini sofradan eksik etmemeleri gerekir. ”

Diyetisyen Emre Uzun’dan alkol alanlara beslenme önerileri

Bir “yeme düzeni” oluşturup uygulayın. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği… İki de ara öğününüz olsun. Bunun önemi şurada: Alkol alanların yemekten anladığı şey, bir süre sonra zaten “beslenme” olmuyor. Daha çok açlıklarını bastırıyorlar. Bundan kaçınmak için bir yeme düzeni şart!
Her öğünde “sağlıklı ve besleyici” gıdalar alın. İyi beslenen kişilerin duygusal dalgalanmalardan daha az etkilendiği tıbben kanıtlanmış bir gerçek. Düzenli ve ardından doğru beslenenler, alkolün sebep olduğu duygusal gel-gitlere daha az yakalanacaktır. Bu da yemekten vazgeçmeyi ya da alınan alkol miktarını artırmayı önler.
Şekerden uzak durun! Yukarıda da anlattığım gibi alkol ve hipoglisemi ayrılmaz ikilidir. Kişi, hipoglisemi (düşük kan şekeri) seviyesiyle birlikte duygusal gel-gitler yaşamaya başlar ve alkole daha sıkı sarılır. Şeker ile alkolün beynin dopamin seviyesi üzerindeki etkisi de birbirine benzer: Hızla mutlu olursunuz, aynı hızla dibe vurursunuz ve giderek depresyona sürüklenirsiniz.
Kahveyi az tüketin! Alkol alanlar “ayılmak” için kahveyi tercih eder ama yanlış. Günde bir kupa yeterlidir çünkü kafeinin de kan şekerini düşürmek gibi bir yan etkisi vardır.
Sindirimi kolay gıdaları tercih edin. Yulaf ezmesi ve pirinç bu gıdalar arasındadır. Aynı şekilde bol sebze ve meyve tüketin.
Vitamin desteği alın. Çünkü alkol tüketenlerde genellikle B ve D vitamini eksikliği görülür. B vitaminleri, vücudumuzun yediklerimizden enerji elde etmesini sağlarken D vitamini kalsiyumun ve nörolojik sistemin sağlıklı işlemesi için gereken tiyamin mineralinin tüketimini düzenler.